Geçtiğimiz cumartesi günü 25 Aralıktı.
Nedir 25 Aralık’ın özelliği?
Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümü olması.
Törenler düzenlendi, resepsiyonlar verildi.
İç İşleri Bakanı bile kutlamalara katılmak için Gaziantep’e geldi.
Bakanı eli boş göndermek olur mu?
O gelmişken günün “mana ve ehemmiyeti” ne binaen, yeniden onarılan Yeşilsu çevresi halkın hizmetine açıldı.
Açılış da İç İşleri Bakanı’na yaptırıldı.
Hamaset nutuklarından, gazetelerin kurtuluşun 89. yıldönümü manşetlerinden söz etmeyeceğim.
25 Aralıktan bir gün önce yani 24 aralık günü, bu köşeden “Park Antep Ve Antepia” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Bu yazımla ben de Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümünü başka bir açıdan bakarak kutlamaya çalışmıştım.
İyi de etmişim.
Bana gelen telefonlardan, elektronik postalardan anladığım kadarıyla, hem güncel hem de taze bir yaraya neşter vurmuşum.
“Taze yara” diyorum, çünkü bu “Park Antep” ve “Antepia” sözcüklerinin, kabuk bağlamadan iyileştirilmesi gereken yaralar olduğunu anladım.
Bu konu nasıl kabuk bağlamayacak?
“Antep Park” ile “Antepia” sözcüklerinin mucitleri, biraz geri adım atarak, bu sözcükler üzerinde bir kez daha düşünerek, Gaziantep’linin bağrında açan taze yarayı iyileştirme yolları ararlarsa, yara kabuk bağlamayacak.
İşyeri tabelalarında utanarak gördüğümüz öykünme yabancı isimlerle başa çıkamayanlar bu konuya çözüm üretebilirler mi bilemiyorum.
Bir şeyi daha merak ediyorum;
Her konuda ahkam kesen, her konuda düşünce beyan eden, memleketin sahibi gibi görünmeye özen gösteren çeşitli odaların başkanları, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, Antep direnişinde can vererek bu günleri yaşamamıza neden olan şehitlerin, gazilerin çocukları, torunları, “Antep Park” ve “Antepia” konusunda neden suskun kalıyorlar?
Anlamak mümkün değil.
Belki de böyle yoz sözcüklerle çağdaşlaşacağımızı sanıyorlar, kim bilir…
Yine de duyarlı insanları pek az olmadığını, o yazımdan sonra anladım ve mutlu oldum.
Bu konuda herkesin daha duyarlı davranması gerektiğine de inanıyorum.
|