Sağlıkta reformlar yaptık.
Hastaneleri birleştirdik.
Özel hastaneler, devletin hastanelerinden daha da çoğaldı.
Poliklinikler, sağlık ocakları, dispanserler, yataklı hastaneler derken bir şeylerle başa çıkamadığımızı anladık;
İyi bir sağlık hizmeti veremiyoruz…
İlgililer, sorumlular, üst düzeyde bir kriz masası kurdular, çalışmalara başladılar.
Çeşitli seçenekler üzerinde çalıştılar, çalıştılar, çalıştılar…
Sonunda ilgililerden biri “eureka eureka” diye çığlıklar atmaya başladı.
O ilgilinin bulduğu çözüm modeli üstünde biraz kafa yorduktan sonra, “tamam” dediler, “bu işi de yüzümüzün akıyla hallettik.”
Bulunan çözümün adını aile hekimliği olarak koydular ve pilot bölgeler seçerek uygulamaya başladılar.
Doktorun bile pek anlayamadığı ama ilgililerin devrim niteliğinde dedikleri aile hekimliği necip Türk halkının hizmetine sunuldu.
Sunuldu da ne oldu?
Bir fıkracıkla konuyu renklendirelim;
Temelin parmağını cam kesmiş.
Telaş içinde yeni kurulan aile hekimliği merkezlerinden birine gitmiş.
İçeri girince karşısına iki kapı çıkmış.
Birinin üzerinde “hastalıklar” diğerinin özerinde “yaralanmalar” yazıyormuş.
Parmağı kesildiği için durumuna uyan “yaralanmalar” kapısından girmiş, yine iki kapı ile karşılaşmış.
Birinin üzerinde “kanamalı” diğer kapının üzerinde “kanamasız” yazılıymış.
Üzerinde “kanamalı” yazan kapıdan girince iki kapı ile daha karşılaşmış.
Kapının birinin üzerinde “hayati önemi olan” diğer kapının üzerinde de “hayati önemi olmayan” yazılıymış.
Parmağı kesildiği için “hayati önemi olmayan” yazılı kapıdan içeri girmiş ama kendini sokakta bulmuş.
Eve gidince sormuşlar;
“Nasıl oldun Temel? Sana iyi baktılar mı?”
Temel, “valla hiç bakan olmadı ama organizasyon müthiş” demiş…
Tabi Temelin bir şeye aklı ermiyor.
Bu aile hekimliği denen kurumu kurmak için canla başla çalışanlardan haberi yok garibin.
Hele hele sağlıktaki reformlardan hiç haberi yok.
Ben de internette dolaşan bu fıkracığı sizinle, aile hekimlerimizle ve halkımızla
paylaşmak istedim.
Aile hekimliği cümlemize hayırlı olsun…
|