Adamın biri birkaç gece üst üste gördüğü aynı rüyanın etkisinde kalarak, rüyasını anlatmak için bir falcıya gitmiş.
Rüyasını anlattıktan sonra yanıt beklemiş.
Falcı, gözlerini kapatıp biraz mırıldandıktan sonra titreyerek gözlerini açmış ve yanıt bekleyen meraklı rüya sahibine gülümseyerek, “40 gün yoksulluk çekeceksin” demiş.
Adam sevinmiş, gülerek “40 gün sonra zengin mi olacağım?” diye sormuş.
Falcı, yüzünü buruşturarak “yok” demiş, “zengin olmayacaksın, yoksulluğa alışacaksın…”
Bu fıkrayı neden anlattım?
Hamdolsun memleketimizde yoksul kalmadı.
Her evde kazan kaynıyor, her evde sobalar yanıyor.
Kazanı kaynayan, sobası yanan evde yaşayanlar için yoksul diyebilir misiniz?
Yağ, pirinç, şeker, bulgur, patates, soğan, yakacak kömür devletten.
Okula giden çocuklar için eğitim parası, süt parası da devlet – i aliden.
Ve bunları 3 kuruş para ödemeden alıyorsunuz.
Üstüne üstlük cebinize bir de yeşil kart sokuşturulmuş.
Apartman dairesinde otursanız da altınızda lüks aracınız olsa da sağlık harcamalarınızı devlet karşılıyor.
Yani öyle kötü kötü rüyalar görüp falcılara koşuşturmaya hiç gerek yok.
Falcıya gitseniz bile, o size “yoksulluğa alışacaksın” dese, gülüp geçeceksiniz.
Çünkü; balık tutmasını bilmiyorsunuz ama size her gün balık veren var nasıl olsa…
Yoksullukmuş, yolsuzlukmuş, işsizlikmiş, laf bunlar.
Hem de laf – ı güzaf…
Siz böyle kıytırık işlerle uğraşıp kafanızı karıştıracağınıza, oturun, kuzu kuzu başkanlık sistemini tartışın.
Yalnız bunu tartışmanız da yetmez.
Dahasını tartışın.
Dahası ne?
İki partili sistem.
İki partili sistem ne demek?
Yüce çatı altında salt iki parti olsun demek.
Yani al gülüm, ver gülüm politikası.
Yani tahtaravelli sitemi.
Bir parti iktidara, bir parti muhalefete.
Olmadı mı?
Öteki parti iktidara, iktidardaki parti muhalefete.
Ve böylelikle herkes yatağında rahat uyuyacak hatta rüya bile görmeyecek.
Yolsuzlukmuş, yoksullukmuş, işsizlikmiş bunlar lagaluga şeyler.
Hele siz önümüzdeki genel seçimlere kadar, ortaya attığımız bu başkanlık sistemi ile iki partili meclisi tartışadurun.
Gerisini böyüklerimize bırakın… |