Atatürk ilkeleri arasında en çok saldırıya uğrayanı hangisidir diye bir soru sorulsa sizce nasıl bir yanıt alınırdı.
Belki bir kısmımız bu ilkelerin hepsi saldırıya uğruyor gibi yanıtlar verebilirdi…
Aslına bakarsanız bu söylenenler hiçbir şekilde yanlış da sayılamaz.
Ama en çok denilince durum farklılaşır.
Özellikle 1950’li yıllardan beri en çok saldırıya uğrayan Atatürk ilkesi laikliktir.
Peki, neden 1950’li yıllardan beri laiklik hedef tahtasında?
Şunun için, hem zaten on yıllardır, bu ilkeyle ilgili olarak bu ilke yeniden tanımlanmalı falan gibi sözler söylemiyorlar mıydı?
Hatta bazıları kendilerince…
Laikliğin ne olduğunu açıklamak yerine özellikle ne olmadığını vurgulamaya çalışmıyorlar mıydı?
Ne diyorlardı laikliği tanımlarken…
“Laiklik dinsizlik değildir.”
Ama hiçbir zaman laikliğin ne olduğunu…
Onun kuş mu?
Deve mi?
Yani ne olduğunun yanıtını asla ve asla vermediler.
Sonraki yıllarda özellikle Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgaliyle beraber Basra körfezine inmeye çalışması üzerine oradaki Afgan mücahitlerine destekle başlayan bir Yeşil Kuşak Projesi ortaya konuldu.
Adım adım o bölge ülkelerindeki İslami kimliklerin etkin olmalarının yolları açıldı…
Haliyle ülkemizde de bunun etkisi kısa sürede görüldü.
O yıllar dini örgütlenmelerin neredeyse sivil toplum olarak görülmeye başlanıldığı yıllar oldu.
Neredeyse tüm dini örgütlenmeler serbest bırakıldı.
Bu gün her türlü tarikat, cemaat, dergâh açık acık faaliyetlerini sürdürebilmekte…
Hatta devlet yöneticilerinin özellikleri tanımlanırken bile falan cami cenmaatinden olduğu seklinde bir tanımlama bile yapılabilmektedir.
Bu gün de Emperyalizm Ilımlı İslam bir düzenin kurulmasına destek olmakta.
Hatta daha da ileri giderek bazı ülkedeki ılımlı İslam parti liderlerini apaçık destekleyerek onların bölge ülkeleri gözünde lider olarak kabul edilmesinin de çalışmalarını yürütmektedirler.
Hatta bu projelerine “yeni halifelik””yeni Osmanlıcılık” falan gibi isimler bile verilmektedir.
Onlar bir halifeyle ulus bilincinden yoksun birçok Müslüman ülkeyi yönetmeye her zaman iştahlıdırlar.
Önemli olan bir halifenin çıkarılabilinmesidir.
Geçmişte bu senaryoyu Alman emperyalizmi, İngiliz ve Fransız emperyalizmi kullanırken bu kez ABD ve AB emperyalizmi kullanmaya çalışmaktadır.
Bu Ilımlı İslam Projesi’yle de adamlar bir taşla iki kuşun vurulması hesabını yapmaktadırlar. Birincisi lider ülke olarak destek verdikleri ülkeyle tüm İslam alemini yönetmek.
Bir diğeri de ılımlı İslam ideolojisiyle ulus bilincini körelttikleri ülkeleri daha kolay ele geçirmek.
Biliyoruz ki Ilımlı İslam’da hedef ümmet olunca…
Vatan, millet, toprak, ülke kaynakları, sınır, falan gibi kavramlar olmuyor, dolayısıyla bunları koruyacak kimse de yok.
Ayrıca esas olarak Laiklik olmadan, egemenlik ulusun olmaz, olursa ancak din adına yetki kullanan ve birçok ülkedeki gibi hiç değiştirilemeyecek yöneticilerin olabilir.
Onun için söylüyorum. laiklik olursa, ulus devlet olur.
Ama laiklik olmazsa…
|