Gün geçmiyor ki Türkiye’de başkanlık konusu ortaya atılmasın. Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Özal’ın gündeme getirdiği başkanlık, hatta 2 partili sistem bu kez de Başbakan Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde dillendirildi.
Elbette hiçbir ülkede sistemler her zaman için kadiri mutlak değildir.
Hemen her sistem gibi ülkemizde uygulanan ulus devlet ve üniter yapı da tartışma konusu yapılıp ortaya çeşitli yönetim modelleri atılabilir ancak..
Her sistem gibi önerilen sistemlerin de sebep sonuç açısından doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nasıl ki bir ulus devlet modelini, üniter yapı olmaksızın düşünmek çok mümkün değilse… Önerilen başkanlık sistemini de federatif yapıyı ön plana almadan düşünebilmek mümkün değildir.
Hem zaten bu başkanlık sistemini ortaya atan, gerek Özal gerekse de bu günkü başbakanın en önemli ortak özelliği, öncelikle ikisinin de milli kimliği tartışmaya açıp…
Federasyon, demokratik özerklik ya da, bağımsızlık gibi konuların gündeme gelmesine fırsat tanımalarıdır.
Yani kısacası bu gün ortaya atılan başkanlık sistemi bir federatif yapı olmadan düşünülemez. Aslına bakarsanız bu iki liderin partilere bakışı da birbirlerinden çok farklı değil...
Özal geçmişte “iki buçuk parti kalacak” şeklinde bir açıklama yaparken başbakan da kısa süre önce “iki partili sistem istediğini” açıklamadı mı?
Tabi bu arada başkanlık konusu tartışılırken ABD’yi bunun dışında tutmak çok mümkün değil, zaten başkanlık sisteminin en iyi işlediği ülke görünürde ABD’dir. Hem zaten ABD dışında bu sitemi uygulamaya koyanların neredeyse tamamı darbe sonucu iktidara getirilmiş diktatörlerdir.
Bu ülkede uygulanan başkanlık sistemi esas olarak kuvvetler ayrılığının çok keskin olarak uygulanmasını gerektiriyor.
Birleşik devletlerin 50 tane eyaleti var. Bunların başında birer vali olup, her birinin kendi meclisleri ve organları da bulunuyor.
Sistem esas olarak 2 meclisten oluşmaktadır. Bunlardan biri senato, diğeri de temsilciler meclisidir.
Senatoda her eyalet eşit olarak 2 üye ile temsil edilirken, temsilciler meclisinde eyaletler nüfuslarına oranla temsil edilmektedir.
Orada da başkan bizde olduğu gibi atamalar yapabilir ama öyle bizdeki gibi canı nasıl isterse o şekilde değil…
Atamalarının çoğunluğu tüm eyaletlerin sadece iki kişiyle temsil edildiği senatonun onayından geçmeden gerçekleşemez.
Bu arada bu sisteme göre hiçbir bakan meclis içinden olamıyor, dolayısıyla hiçbir bakanın kendi önerdiği yasaya ilişkin oy verme hakkı da bulunmuyor.
Örneğin, parlamenter sistemde cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisi bulunurken, meclisin de cumhurbaşkanını düşürme yetkisi bulunmaktadır.
Ama başkanlıkta böyle bir şey söz konusu bile değildir.
Aslında kısacası bu sistem ABD’de bile birçok sorunla karşılaşmaktadır.
Üstelik adamların 220 yıllık yazılı anayasaları olmalarına karşın...
Bu arada 700 yıllık bir mutlakıyetin ardından, sadece 60 yıllık bir seçmenliğimizin de olduğu da göz önüne alınıp…
Hala birey olamadığımız, ortaçağ kalıntısı ağalık, şeyhlik, vs gibi feodal kurumların tasfiye edilemeyip günümüzde çok etkin olarak hala faaliyette bulundukları da göz önünde bulundurulursa…
Ayrıca bunların seçmen üzerinde ne derece etkin oldukları da bilinirse…
Bu durumda seçilen kişi bir başkan değil, ancak ve ancak seçilmiş padişah olacaktır başka bir şey değil.
|