7 Ocak günü ülkemiz yine şok göz altılarla sarsıldı. Aralarında yazar, çizer, aydın asker ve eski emniyet müdürlerinin de olduğu birçok kişi her zamanki gibi apar topar gözaltına alındı.
Suçlama bilindiği üzere, her zamanki gibi terör örgütü kurmak.
Bu son dalgayla beraber artık kaçıncı dalgaya ulaşıldığını hesaplamak zor olsa da, bu dalgaların nereye kadar gideceği ve nerede duracağı, belirsizlik ve endişeyi de beraberinde taşımaktadır.
Çünkü
Henüz, bu güne kadar içeri alınanların bile yargılanmasına başlanamamıştır ve hala ortada ciddi anlamda bir iddianame bile yoktur. Ve üstelik bir kısım tutukluların halen iddianamesinin bile hazırlanamadığı da göz önünde bulundurulursa…
Bu operasyonun devam etmesi birçok endişeyi de beraberinde getirmektedir.
Özellilikle de olay ülkede son yıllarda yaşananlarla da birleştirildiğinde daha bir ilginç hale gelmektedir.
Bu güne kadar Ergenekon operasyonuyla içeri alınanların neredeyse tamamının: vatansever, ulusalcı, ulus devlete, üniter yapıya sonuna kadar bağlı ve ülkenin bölünmez bütünlüğü için mücadele eden, ayrıca, ABD ve AB'nin ülkemiz üzerindeki senaryolarına karşı tutum sergileyen kişiler olmaları dikkat çekmektedir.
Olayları kimi zaman tek başına ele almak yanıltıcı sonuçlara yol açabilir.
Onun için konu, ülkemizde yaşanan diğer gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde yaşananları adlandırabilmek biraz daha mümkün olabilecektir.
Türban olayıyla başlayıp Türkiye'yi dini kimliklere ayırmanın tasarlandığı girişim bunun bir parçasıdır.
Uzun süre tartışılan ve tepkiler üzerine sonuçlandırılamayan yeni anayasa girişimi yine bu işin bir yönüdür.
Mevcut anayasanın ilk dört maddesinde şekillenen Ulus devlet ilkelerinin değiştirilmeye ya da en azından tartışılmaya çalışılması işin bir diğer yönünü oluşturmaktadır.
Vakıflar Yasası'nda değişiklik yaparak, ülkemizi uluslar arası karanlık vakıfların oyun alanı haline getirmek ve ülkemizde sınırsız toprak satın alabilmelerinin yolunu açmak, yine bu yönde atılmış adımlardan biridir.
Büyük Önderin "Her fabrika bir kaledir." sözünün aksine
Stratejik önemdeki haberleşmeden tutun da
Ülkemizin Petro kimya tesisleri de dahil olmak üzere tüm sanayini haraç mezat satmanın…
Ülkemizin yegâne silah üreticisi kurulusu MKE'yi, alanlarında birer tekel olan BOTAŞ ve TKİ'yi satışa hazırlamanın gerekçesi ne olabilir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Soros destekli bir kısım aymazın sözüm ona Ermenilerden özür diliyoruz adı altında, onların yıllardır sürdürdükleri haksız taleplerini tanımak yönünde attıkları adımları nereye koyabiliriz.
Ya…
Demokrasi adı altında toplumda milli kimliğin aksine etnik ve dinsel kutuplaşmaya yol açacak açılımlar yapılması neyin ürünü.
Aslında yaşananlarda şaşılacak hiç bir yön yok
Emperyalizm, ülkemiz üzerindeki amaçlarını uygulayabilmek için, önce ulusalcılığı suç haline getirdi.
Sonrada ulusalcıları suçlu.
Başka türlü bir ülkeyi yok etmenin yolu var mı?
|