Bugün Soner Yalçın ve Oda tv.
Yarın, Bekir Coşkun ve Cumhuriyet Gazetesi.
Daha sonra, Emin Çölaşan, Necati Doğru, Saygı Öztürk ve Sözcü Gazetesi.
Daha daha sonra;
Sabahattin Önkibar, Altemur Kılıç ve Yeniçağ Gazetesi.
Bidaha sonra ;
Kanal B, Ulusal Kanal, Star tv.
Peki daha sonra;
CHP, MHP…
General, subay, astsubay, Prof. listesine hiç dokunmuyorum.
Nedir bu bilmece?
Sindirme, yıldırma, korkutma politikaları.
Nereye kadar?
Genel seçimlere kadar.
Genel seçimlerden sonra oluşum değişmezse aynı durum, aynı anlayış, aynı politika, aynı uygulamalar daha yoğun, daha baskıcı, daha despot sürecek.
Ancak seçim kazanılırsa…
Ya kazanılamazsa?
Kim kazanırsa kazansın, bugünkü yönetimi yargı önüne çıkaracaklar – mı?
Onu da Allah bilir…
Adam kaçak değil, hakkında “yakalama” kararı çıkarılıyor.
Oysa adam, her çağrıldığında geliyor, savcının karşısına çıkıyor, soruları yanıtlıyor.
Üstelik yurtdışındayken dönüyor, savcının karşısına çıkıyor.
Yetmiyor yeri, yurdu, işi – gücü belli insanlar hakkında “yakalama” kararı çıkarılıyor.
Yakalama kararı çıkarılanlardan bir bölümü zaten hapiste.
Ne yapılmak isteniyor?
Yıldırmak, sindirmek, korkutmak ve nemelazımcılığı aşılamak.
Sonuç; aman ha aman, kimse konuşmasın.
Savunmadan çekilmek, susma hakkı kullanmak nereye kadar?
Benim cennet ülkem koştura koştura bir yerlere sürükleniyor.
Ama nereye?...
Kara düzen nereye kadar sürecek?
Yalanı doğruymuş gibi bağıra bağıra söyleyenlere inanmanın bir bedeli mutlaka olacaktır.
Ve bu bedeli hepimiz ödeyeceğiz.
Ama ne zaman?
Aklımızı başımıza topladığımız zaman.
Peki, o zamana ne kaldı?
Allah aşkına onu da siz düşünün…
İnanmıyorsanız gerisini bu günden söyleyeyim;
“Bade harab – ül Basra…”
|