Türkiye’nin yakın politika tarihine imza atan Necmettin Erbakan, anılarını yazamadan bu dünyadan ayrıldı.
Anılarını yazmak için son iki ay içinde ikna edilmiş o da kabul etmiş ancak ömrü vefa etmedi.
Keşke yazabilseydi…
Okul ve politika arkadaşı Süleyman Demirel’den de anılarıyla ilgili yazma konusunda herhangi bir mesaj alamıyoruz.
Bülent Ecevit, Turgut Özal gibi yakın tarihimizin liderleri de anılarını yazmaya zaman ayıramadılar.
Belki de yazmak istediler ama fırsat bulamadılar.
Bana sorarsanız, geçmiş ve gelecek tüm liderler, anılarını içeren birer kitap bırakmalıdırlar.
Geçmiş geride kaldığından, gelecek liderler, en azından bunu düşünmelidirler.
Dönemlerindeki gizlileri, saklıları ortaya koyan anılar.
Ne olur?
Bilgileniriz.
Ne olmaz?
Bu anılar yayınlanırsa, çeşitli komplo teorileri üretilmez.
Neden?
Çünkü her şey birinci ağızdan açık açık anlatılmıştır.
Devlet sırrı diye bir şey kalmamıştır.
Zaten devlet sırrı diye bir şey günümüzde yoktur.
Egemen güçler, karnımızdaki barsagın kaç santim olduğuna kadar bilmekte değiller midir?
Ülkesinin politikasına yön vermeye çalışan bir liderin anılarını yazması, gizli kalmış birçok konuyu aydınlatacağı gibi gelecek liderlere de ışık tutacaktır.
9 yıla yakın bir zamandan bu yana iktidar gücünü elinde tutan başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı Gül, bu anı yazma işini şimdiye dek düşünmedilerse bile artık düşünüp hemen yazmaya başlamalıdırlar.
Yakın politik tarihimizi tarihçiler zaten yazacaklardır ancak birinci elden yazılacak anılar, tarihi yazacaklara da ışık tutacaktır.
Tabi ki yazma gereği duyarlarsa…
xxx
Şimdi ben gazeteci olarak, Gaziantep basınının 30 yılını yazmaya kalksam ve yazsam, bana kızmayan, gücenmeyen gazeteci arkadaşım kalmaz sanıyorum.
Ben de zaten bir tatsızlığa meydan vermemek için böyle bir girişimde bulunmuyorum.
Politikayla uğraşan liderler de böyle düşünüyorlarsa, bizim her türlü tarihimiz kulaktan dolma laflarla sürüp gidecektir.
Yazmak, tarihe tanıklık etmek ve not düşmektir.
Gerisi tarihi yazanlara kalmıştır…
|