Bugün canım bir şeyler yazmak istemiyor ama bana ayrılan köşeyi de doldurmalıyım.
Eeee, ne yapmam gerek?
Ya da bugün neden bir şeyler yazmak istemiyorum?
Bazı bazı kandırıldığımızı düşünürüz ya!
Son günlerde bu duygu bende daha da belirginleşti.
Birilerinin bizi kandırdığını sıkça düşünmeye başladım.
Ama kimler?
Yaşadığımız yörenin, ilin sosyal kültürel ve politik dokusunu, bu yörede, bu ilde yaşayanlar olarak bizden daha iyi bilen olur mu?
Evet, oluyor…
Örneğin; ilimizi, ilçemizi yönetecek belediye başkanlarını biz seçemiyoruz.
Birileri isimler belirliyor, biz de kuzu kuzu gidip onlara oy veriyoruz.
Dün de böyleydi bugün de böyle.
Bu olgu bizimle dalga geçmek değil midir?
Bizi kandırmak değil midir?
Aslında tek seçici, tek belirleyici, tek karar verici parti liderinin, bugün açıklayacağı duyurulan aday isimleri, Pazar gecesinden haberlere düştü ama bu belirlemenin ne derece doğru olduğunu bugün öğreneceğiz.
Peki, neden böyle oldu?
Ortaya isimler sürülerek tepkiler mi ölçülüyor?
Bugün ayni isimler mi açıklanacak?
Oda seçimlerindeki kucaklaşmalar, kutlamalar, beşibiryerde fotoğraflar, bugünün açıklamasıyla ya geçerliliğini koruyacak ya da çeşitli hayal kırıklıklarına neden olacak.
Bu gelişmelere bakıp sağlam, yerinde, tutarlı bir politika izlendiğini söyleyebilir miyiz?
Kim kime yakın?
Kim kimi destekliyor?
Kim kimin adamı?
Kim olursa sözümüzden çıkmaz?
Kime gücümüz yeter?
Kimi kontrol edemeyiz?
Tek eksik soru; kim bu görevi daha iyi yapar?
Günümüz politikası işte bu minval üzere işlerken, “bugün canım yazı yazmak istemiyor” deyip bunları yazmam, biraz da kendimi kandırmak olmuyor mu?
Kandırılmak karakterimiz olmuş da farkında değiliz.
Sandık başına gidip, birilerince seçilene oy verdikten sonra “ben seçtim” vehmine kapılmak, kandırılmış olmanın dik alası değil midir?
Eeee, n’apalım?
Bizde politika çarkı böyle dönüyor.
Bu Siyasal Partiler Yasası ile bu Seçim Yasası ile ancak bu kadar olur…
Buna kandırmaca değil de ne denir Allah aşkına?
Her neyse?
Güya bugün canım yazı yazmak istemiyordu!...
|