Emperyalizm bir ülkeyi ele geçirmek istediğinde sadece ekonomik kaynakların ele geçirilmesiyle yetinmez.
Beyinler ele geçirilmediği takdirde o elde ettiklerinin bir gün geri verilmesi riski, her zaman için var demektir.
Onun için de...
Özellikle beyinlerin ele geçirilmesi büyük önem taşır.
Amaç kendi kültürlerini benimseyen, kendilerine hayran olan,
Onların yaşam tarzına özenen, onlar gibi olmak isteyen insanları oluşturmaktır.
Onun için biliyorlar ki beyinler ele geçirilmeden yapılan hiçbir işin kalıcılığı yoktur.
Her programla, projeyle kendi yaşam tarzlarını, kendi kültürlerini, kendi dillerini topluma dayatırlar.
Bunun için birçok yol da kullanılır.
Televizyon ve medyanın ele geçirilmesi bunun bir adımıdır.
Bu yolla topluma istenildiği gibi yön verilebilir.
Böylece doğrular yanlış, yanlışlar doğru olarak gösterilebilir.
Tabi bu kadarı da yeterli gelmez, bu kez toplumda saygınlığı bulunan yazarçizer, aydın, her kim varsa…
Kimi zaman doğrudan, kimi zaman da dolaylı olarak satın alınır.
Bu iş de o kadar ince şekilde yapılır ki, toplum bu kişilerin satın alındığının farkına varmasın.
Zaten paraların doğrudan ya da elden ödenmesi de söz konusu değildir.
Bunun için çeşitli örgütler kullanılır. Sözüm ona örgütsel dayanışma örtüsü altında bir ticaret gerçekleştirilir.
Bu paravan örgüt, çoğu zaman bir dernek, bazen bir vakıf, bazen de sendikadır.
Ve paralar atölye ve proje çalışması adı altında ödenir.
Aslında bu proje ve atölye kavramları yalanda sayılmaz.
Çünkü bu parayı verenler, ülkemizi, etnik ve dinsel kimliklere parçalamak, ekonomik kaynaklarını tasfiye etmek amacıyla bir proje dahilinde atölyeye çevirmişlerdir.
Ulus devletle ilgili kavramların yıpratılmasına yönelik kampanyaların tamamında bunları görürsünüz.
Etnik ve dinsel kimliklerin ön plana çıkarılmasında da.
İşin garibi bu kişiler demokrasi ve özgürlük adı altında kendi ülkelerine onun değerlerine her türlü küfür ve hakaret edebilirlerken, efendi devletlerine asla toz kondurmazlar.
Bunlar ülkemizin hiç bir sorununda olmadıkları gibi…
Vatan, millet, bağımsızlık, Atatürk gibi kavramları da unutmuşlardır.
Milliyetçilik ve vatanseverlik en sevmedikleri kavramların başında gelir
Bunların bir bölümü çeşitli demokratik kitle örgütlerinin başındayken, bir kısmının üniversitelerde kürsüsü, bir kısmının da çok satan gazetelerde köşesi vardır.
Ama sonuçta hepsinin ortak görevi:
Kimliksiz kişiliksiz kendine güvensiz bir toplum yaratmaktır.
Ülkemizin değerleri bir bir elden giderken bu kadar sessiz kaldığımıza bakılırsa acaba başardılar mı, ne dersiniz?