Trafikteki kırmızı ışığı “geç” sayan dangalak bir otomobil sürücüsü, “dur” anlamına gelen kırmızı ışıkta geçmeye kalkışınca, içi beleşçilerle dolu yeni ulaşım aracımız hafif raylı sitemin altında kalmış.
İyi olmuş diyeceğim ama yüreğim el vermiyor…
Bu tür kazalar hep yaşanıyor, daha çok yaşanacak.
Neden?
Çünkü sürücülerin çoğu renk körü de ondan.
Dur anlamına gelen kırmızıyı yeşil, geç anlamına gelen yeşili de kırmızı görüyorlar da ondan.
1970 yılından bu yana sürücü belgem var.
1976 yılından bu yana da otomobilim var ve her gün kullanıyorum.
Ben, “dur” anlamına gelen kırmızı ışıkta dururken, yanımdan geçen ve bana da aptalmışım gibi bakarak trafik kurallarını yok sayan çok sürücüye rastladım.
Trafik cezalarının arttırılmasına karşın hala da rastlıyorum.
Hem de çok sık rastlıyorum.
Yaşanan bunca trafik kazasına karşın, çoğu sürücünün duyarsızlığı, sorumsuzluğu hala sürüyor.
Adam, trafiği yoğun bir yolda durmuş, yoldan geçen arkadaşıyla sohbet ediyor.
Trafik tıkanmış, umurunda bile değil.
Arkada bekleyen araçlardan birinin sürücüsü, “yürüsene kardeşim, burası sohbetin yeri mi?” diye tepki verdiğinde de “patladın mı? 3 dakika dursan ne olur?” diye de pişkince, görgüsüzce ve trafiğin tıkanmasına aldırış bile etmeden laf yetiştiriyor.
Bu adam 1960 model eski bir araç kullansa ne olur, son model bir araç kullansa ne olur?
Kafa taş devri kafası.
Kafa kafa değil.
Adam “benim” diyor çünkü, “ben” diyor.
Trafik aksamış, trafik durmuş, onun umurunda bile değil.
Bugün trafik sorununa parmak basmaya çalıştık.
Bu yazdıklarım vak’a – yi adiyeden.
Çok basit ve sıradan.
Kime göre basit ve sıradan?
O sonradan görme saygısız sürücüye göre basit ve sıradan.
Oysa trafik kurallarına ve akıp giden trafiğe göre çok ama çok önemli.
Bu konunun önemini anlayamayan kafa araç kullanırsa, bu tür olayları daha çok yaşarız.
Fransa’ya giden bir arkadaşım anlatmıştı; Paris’te sabahın saat üçünde, yollarda kimseler yokken, bir aracın kırmızı ışık yandığında durmasına ve yeşilin yanmasını beklemesine şaşırdığını anlatmıştı.
Bizde olsa adama gülerler.
Başka biri, Moskova’da, Kızıl Meydan’da sel gibi akan trafiğin, bir yayanın yola adımını atmasıyla bir anda nasıl durduğunu anlatmıştı da hayretler içinde kalmıştım.
Bizde olsa küfürler havada uçuşur.
Oralarda oluyor da bizde neden olmuyor diye…
Biz kurallara uymayı şaşırdıkça, kapısında tombalak attığımız Avrupa Birliği bizi nasıl içine alsın?
Yalnız trafik kuralları mı?
Her konuda biz bize benziyoruz.
|