Dün saat 17.00 itibariyle, kaba inşaatın harcı bitti, ince işler başladı.
Temayül yoklamaları, önseçimler, merkez yoklamaları derken, seçime katılan her partiden 81 ilin adayları belli oldu.
Vatana, millete ve dış temsilciliklerimize hayırlı, uğurlu, kademli olsun.
Geçtiğimiz Cuma günü, hemen hemen tüm gazetelerimizin manşetleri belliydi;
“Nefesler tutuldu…”
“Liderler kozmik odaya kapandı…”
“Partilerin genel merkezlerinin ışıkları sabahlara kadar sönmedi…”
Ve falan filan.
Cennet yurdumun 48 milyon tane seçmeni varmış.
48 milyon seçmen, 12 Haziran günü sandık başına gidip oy kullanacak.
Oy kullanınca ne olacak?
Birileri seçilecek.
Oysa bizim demokraside lider ne derse o olmuyor mu?
Oluyor.
Liderler “kozmik oda”lara çekilip, tanısa da tanımasa da birilerini seçiyor.
Yani 48 milyon seçmenin oy vereceği isimler, önce tek seçici, tek karar verici, tek belirleyici konumunda olan liderler tarafından seçiliyor.
Bu seçilen isimler aziz seçmene sunularak, “işte bunları seçeceksiniz” deniliyor.
Aziz seçmen de sandık başına gidip, seçilmiş birine oyunu vererek kendisinin seçtiği vehmine kapılıyor.
Şimdi burada soralım; seçilerek Ankara’ya gidip ceylan derisinden yapılan koltuklara oturan sayın milletvekillerinin ilk minnet borcu kimedir?
Kendisini seçerek seçmene dayatan partisinin liderine mi?
Yoksa seçim bölgesinde kendisine oy vererek seçtiğini sanan aziz seçmene mi?
48 milyon seçmen oyunu kullanarak kutsal görevini yapmıştır.
12 Hazirandan itibaren artık o milletvekilidir ve partisinin lideri ile yüz yüze, göz gözedir.
İşte kime minnet borcu olduğunu gösterme fırsatını yakalamıştır artık.
Seçmen onun umurunda bile değildir.
(Bazı partilerin bazı illerde önseçimle aday belirlemelerini bu kategorinin dışında tutma gereğini de burada belirtmeliyim…)
Şimdi Ankara’nın seçerek belirlediği isimler, artık biraz yorulacaklar.
Afişler yaptıracaklar, el ilanları bastıracaklar, araç giydirecekler, gecelerini gündüzlerine katarak çalışarak yorulacaklar.
Eeee o kadar da olsun değil mi?
Ankara’da icazet almakla her iş bitmiyor demek ki.
Bu arada salt çalışmak da yetmiyor.
Sandığa sahip olma gibi bir durum daha var.
Çünkü bilgisayar çağında yaşıyoruz ve bir tuşa basmakla ahmetin oyu mehmete kaydırılabilir.
Bugün itibariyle seçime tam 2 ay kaldı.
Bu 2 ay içinde neler göreceğiz, nelere tanık olacağız bakalım.
48 milyonu seçmen yurttaş, geriye kalanı sıradan yurttaş 72 milyon insanın 13 Haziran gününe nasıl uyanacağını düşünme zamanı gelmiştir artık.
Herkese iyi düşünceler efendim…
|