Geçtiğimiz hafta bu köşe boştu.
Kendime bir haftalık izin verip Gaziantep’ten uzaklaştım.
İyi etmişim, biraz kendime geldim.
Çok şükür yine birlikteyiz…
Geçtiğimiz hafta neler oldu?
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bağımsız milletvekili adayı olan bazı isimlere “dur” dedi.
YSK bir yargı kurumu değil ancak üyeleri hukukçulardan oluşuyor.
YSK’nun bazı bağımsız milletvekili adaylarını veto etmesi ortalığı karıştırdı.
Ülkeyi gerdi.
Çıkan olaylarda ölen ve yaralananlar oldu.
Cumhurbaşkanı, BDP eski genel başkanını Çankaya’ya davet ettiği sırada, eski genel başkan Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde, kurşunla ölen gencin kentinde idi ve Çankaya’ya gitmeyi reddetti.
Oysa gerginliğin çözüm yeri Çankaya değil, meclisti.
Ne meclis başkanından ne de başbakandan ses soluk çıkmadı.
Lafı uzatmadan sonuca gelelim;
Kararı tartışılamayan, kararına itiraz edilemeyen YSK, yaşanan gerginliklerde sonra yeniden oturup verdiği kararı bir kez daha ele aldı ve ilk kararının tam aksine yeni bir karar verdi.
Böyle bürokratik bir olgu için, “bu son karar daha önce verilemez miydi? Genel seçime giderken ortamı germenin ne gereği vardı?” sorusunu getirdi akıllara.
Kimi kime şikayet edeceğiz?
Kararı tartışmasız, kesin olan YSK bile “pardon” diyebiliyorsa, kimi kime şikayet edeceğiz?
xxx
Ben Gaziantep’ten uzaktayken, bir televizyon kanalının Gaziantep’te yaptığı seçim programını izledim.
Edindiğim izlenime şöyle;
Gaziantep meclise, herkesin konuşmasına maydanoz olan, konuşma adabını bilmeyen, başka konuşmacılar konuşurken saygı ölçüsünü aşıp onların sözlerinin arasına giren birini gönderecek gibi geldi bana.
MHP’nin bayan adayı Yıldırım, CHP adayı Şeker konuşurken, onların sözlerinin sık sık kesen bir Tayyar, bakalım meclise girdiğinde başbakanının da sözlerini kesebilecek mi diye düşünmeden edemedim.
12 Haziran da yapılacak genel seçim biraz değil epey değişik gibi geçeceğe benziyor.
Baksanıza, her konuda konuşkan olan başbakan ekranlara küsmüş gibi.
Acaba 5 – 10 bin “eşref – i mahluk” ile tatile mi gitti?...
|