İstanbul, ülke nüfusunun neredeyse % 20 sinin yaşadığı bir dünya kenti.
Bu kentin trafik sorunu çözülmüş gibi, imar sorunu kalmamış gibi, bir göç politikası olmadığından ve kent yaşamı özendirildiğinden tıkanmışlığına çözümler üretilmiş gibi, dahası deprem konusunda hiçbir problemi kalmamış gibi, seçim öncesi “kanal İstanbul” projesiyle yine gündeme oturtuldu.
Ve dikkat ederseniz adına “çılgın proje” denilen bu kanal İstanbul, ilk günkü gibi gündemde kalmadı.
Her şeyi çok çabuk unutan bir toplum olduğumuzdan bunu da unutuverdik.
Biz unutmasına unuttuk ama Gaziantep’te politika yapan iktidar partisinin milletvekili adayları, unutturmamak için yoğun bir çaba harcıyorlar.
Bu çılgın projenin Gaziantep’e sanki çok büyük yararları olacakmış gibi, ısıtıp ısıtıp dillendiriyorlar.
Gaziantepli bir seçmen de çıkıp, “arkadaş, siz bu ülkenin 6. büyük kenti olan Gaziantep ve çevresi için ne düşünüyorsunuz? Bırakın kanal İstanbul’u da bu sanayi kenti için projelerinizi anlatın” demiyor.
Veya diyemiyor…
Gaziantep’in sorunları mı yok?
Her yanı güllük gülistanlık bir kent mi?
Trafik sorunu çözülmüş, eğitimde başa güreşen, imarda ferah, altyapıda problemsiz bir Gaziantep mi var?
İktidar yanlılarına sorarsanız öyle.
Kentte yaşama savaşı verenlere sorarsanız, bir vur bin ah işit…
Hele ithal politikacıların sık sık çılgın projeden söz etmeleri yok mu?
Billahi güleceğim geliyor.
Ya anlatacak bir şeyler bulamıyorlar ya da Gaziantepli seçmeni ahmak sanıyorlar.
Politika, seçmeni kandırma sanatı ise, eyvallah.
Halkı yönetme sanatı ise, bu işte bir terslik var.
Çünkü halkı yönetme kutsal bir sanattır.
Büyüklerimiz bize böyle bellettiler.
Günümüzde yapılan politik konuşmalara bakıyoruz, aman Allah’ım…
Bir kaset furyasıdır tutturulmuş gidiyor.
Namus, şeref, haysiyet, din, ahlak, kaset konuşmaların öznesi.
Tehdit de var şantaj da.
Bel altı vuruşlar da cabası.
Bu mu bize kutsal sanat olarak belletilen politikacılık?
Bu tür söylemler, çıkar peşinde koşmayan, aklı başında seçmeni hem politikadan hem de politikacıdan soğutuyor.
Dolayısıyla, seçmenin gözünde politikanın da politikacının da inanırlığı, güvenirliği kalmıyor.
Çirkinleşen politikaya kim inanır, kim güvenir?
12 Hazirana bir aydan daha az bir zaman kaldı.
Dikkat edin, halkta seçim coşkusu yok.
Seçmense “şu seçimler hayırlısıyla bitse de kurtulsak” havasında.
İşte biz bu minval üzere, 12 Hazirana doğru koşar adım ilerliyoruz.
Allah encamımızı hayreyleye…
|