Burada bir parantez açarak devam edelim hani zaman zaman bazı yabancı sözcükler için sıklıkla Türkçesi varken gibi sözler söylüyoruz ya onun için söylüyorum mandacılığın öyle manda kökünden falan geldiği yok, aslında bu kelimenin Türkçesi koruma yani daha açıkçası bir başka devletin koruması altına girmek yani himaye…
İşte özellikle Kurtuluş Savaşı öncesi günlerde ön plana çıkan ve bugünlerde de uzantısı bulunan anlayışa göre...
“Türk Milletinden hiç bir halt olmaz…”
“Onlar bağımsızlıklarını falan kazanamaz, sanayileşemez, tarımını falan da kalkındıramaz.”
Yani kısacası bu ülke, eğer yabancı devletlerin tabi siz burada AB ülkelerini anlayın, yardım ve destekleri olmazsa hiçbir şey yapamaz.
Tabi aradan yıllarla beraber mandacılık anlayışı da biraz değişti. Eskiden ayrı ayrı olan İngiliz, Fransız mandacılığı ön plana çıkarken, bu kez bu devletler aralarında birleştiklerinden mandacılık anlayışı da onların ortak adlarıyla anılmaya başlandı…
Ama inanın kafa yine aynı kafa…
Hem zaten bu düşüncedekilerin Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan bazı muharebeleri falan da yok saydıkları göz önüne alınırsa ki aslında söylemek istedikleri son derece açık…
Düşman askerleri Polatlı’ya kadar gelmişti de sonra hani Sarı Saçlı Mavi Gözlü Bir Dev tarafından topyekûn denize dökülmüşlerdi…
İşte o günden sonra o Sarı Saçlı Mavi Gözlü Dev’e hiç sıcak bakmadılar… Onu ellerinden gelse bir bardak suda boğacaklardı ama olamadı.
Çünkü onlara göre Avrupa fırsatı Ankara’nın 80 km yakınına kadar gelmişti.
Ankara’da gitseydi işte bu gün girer miyiz? Giremez miyiz? 50 yıl mı? 100 yıl sonra mı? gireriz türünden hiçbir tartışma da inanın yaşanmayacaktı
Bu arada…
İsimlerimiz de zaten hiçbir değişikliğe gerek bırakmayacak hepsi tamamen Avrupalı isimlerden oluşacaktı.
Hani diyeceksiniz ki bu gün bayram değil seyran değil, bu Kurtuluş Savaşı anımsatması neyin nesi gibi bir düşünce aklınıza gelirse, ben söyleyim 9 Mayıs Avrupa gününü kutladık ya işte o gün dolayısıyla bazı yetkililerimiz de haliyle çok önemli açıklamalar yaptı…
Bir bakanımız ”Türkiye AB üyesi olmak için ne gerekiyorsa yapmalı.” derken…
Aynı zamanda Baş müzakereci olan bir Bakanımız da bir AB bakanının söylediği bizi neden 51 yıldır almadıklarının sırrını bir gazeteci aracılığıyla açıklayıverdi.
Meğer bizi almamalarının nedeni neymiş biliyor musunuz? ” Eğer bizi alırlarsa çoğunluğu sağlayacağımızdan korkuyorlarmış…” İyi mi?
Şimdi soralım bu gün AB Parlamentosu toplam kaç kişiden oluşuyor 736, işte bu 736 milletvekili ülkelerin nüfuslarına göre belirleniyor…
Yani herkes nüfusları oranında temsil ediliyor… Bu arada en fazla nüfusu olan ülkenin milletvekili sayısı ki Almanya 82 milyon, 99. Yani en fazla üye onun…
Türkiye üye olsa ve nüfusu Almanya’yı geçse bile alabileceği en fazla milletvekiliği sayısı 99, peki 736 kişide 99 kişi çok mu?
O zaman çoğunluk mu olmuş oluyoruz?