Öğrenciler, anarşist.
Sendikalar, tu kaka.
TÜSİAD, güvenilmeyen kuruluş.
TSK, darbe peşinde.
Sanki bunların hiç biri bizim insanımız değil.
Ağzı olan konuşuyor.
Daha doğrusu desteksiz atılıyor.
40 parçaya bölünmüş medya ise bazı konuları ya meşrebine göre veriyor ya denetlenmekten korktuğu için iktidarın hoşuna gidecek biçimde…
Böylelikle dillere pelesenk olan “kamu” yani halk, doğru dürüst bilgilenemediği için ezberi bozulamıyor…
Başbakan, miting alanlarında toplanan halka, ana muhalefet liderinin alevi olduğunu söylerken, Diyanet İşleri Başkanı, ne hikmetse cem evine “lokma yemek” için gidiyor “can”lara.
Akıllara, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” özdeyişini getiriyor.
Bazı münafıkların aklına da “vardır bunda bir düzen” diye kuşkular takılıyor.
Seçim konuşmalarında mezhep tartışmasının neden yapıldığı, aklı başında insanlar tarafından kaygıyla karşılanıyor.
Yaklaşık 2 hafta sonra ülke genelinde sandıklara koşulacak, seçmen yurttaşlar oy kullanarak ülkeyi yönetecek kadroyu belirleyecek.
80 yıldır hiçbir şeyin yapılmadığı, yapılanların tümünün 8 yıla sığdırıldığı safsatalarıyla halk kandırılmaya çalışılıyor.
Oysa cumhuriyetin 80 yılda kazanımı olan kurumlar, kuruluşlar elden çıkarılmış.
Bunlar olması gerekenler gibi gösteriliyor.
Herkesin de inandığı sanılıyor.
Liderler miting meydanlarında projelerini anlatmalıyken, birbirleriyle polemik yarışına giriyorlar.
Biri, “seçimlerde birinci parti olamazsam istifa ederim, sen de eder misin?” diye laf atıyor.
Öteki, “partisinin oyu azalan genel başkan istifa etsin, benim partimin oyu azalırsa istifa edeceğim” diye karşılık veriyor.
Seçmene gelince;
Hangi lider gelirse gelsin miting meydanlarına koşuyor, konuşulanları dinleyerek eğleniyor.
Kalabalığı gören parti liderleri de toplanan ahalinin tamamının kendisine oy vereceği vehmine kapılıyor.
Sonuç olarak, şimdiye dek yaşamadığımız bir seçim öncesi yaşıyoruz.
Küfürler, hakaretler, kasetlerle bel altı vuruşlar, küçük görmeler, aşağılamalar, gırla gidiyor.
Aklı başında seçmen, “yahu beni bu adamlar mı yönetecek? Bunlar daha konuşmayı öğrenememişler” diye düşünmeden edemiyor.
İşte bu minval üzere 12 Hazirana doğru ilerliyoruz, ilerliyoruz, ilerliyoruz…
|