Bizim kuşak, çocukluk yıllarımızda telefon diye bir iletişim aracından habersiz yaşadık.
İlk gençlik yıllarımızda bu araç her evde, her işyerinde bulunmayan lüks bir iletişim aracıydı.
1970 yılında evlendim.
Evimizde telefon yoktu.
Üstelik o tarihlerde telefon ticareti yapılırdı.
1975 yılında telefon almak için başvuruda bulundum, ancak 3 yıl sonra sıra geldi, evimize telefon alabildik.
Derken efendim 1990 lı yılların başında çağrı cihazı diye bir alet icat edildi.
Ben de başvurdum, basın öncelikli olmasına karşın ancak 2 yıl sonra bir çağrı cihazı sahibi olabildim.
Aradan çok geçmeden çağrı cihazının pabucunu dama atan cep telefonu diye bir iletişim aracı icat edildi.
İyi ki de edildi.
Şimdilerde ilköğretim öğrencilerinin bile cep telefonları var.
Ben telefonu arandığınız zaman bulunmak, aradığınız zaman bulmak için icat edilmiş bir araç olarak görmüşümdür hep.
Gerek sabit telefonda gerekse mobil telefonda az ve öz konuşmaya özen gösteririm.
Dün 100.Yıl Atatürk Kültür Parkı’nda biraz gezineyim, hava alayım dedim.
Yürüme yollarında dolaşanların, banklarda oturanların tümünün telefonla konuştuklarını üzülerek gördüm.
Bir bankta sohbet eden iki ya da üç kişiye rastlayamamak içimi incitti.
Yalnız parklarda değil, yollarda yürüyenlerin çoğu hem yoluna devam ediyor hem telefonla konuşuyor.
Yani insanlarımız çok ama çok meşguller.
Sanki herkesin işi yerinde, uzaktan işlerini yönetiyor sanırsınız.
İşin en acı tarafı da yasak olmasına karşın, araç kullanırken telefonla görüşenleri bir türlü anlayamıyorum.
Daha önce bir yazımda tanık olduğum bir olayı anlatmıştım, adam hem araç kullanıyor, hem dürüm yiyiyor, dürümü yan koltuğa bırakıp telefonuyla
konuşuyordu.
Yollarda hareket halindeki araçlara bir bakın, her 10 araçtan 8 tanesinin direksiyonunda oturan sürücüyü telefonla konuşurken görürsünüz.
Bana hak vermek için, çok değil, şöyle yarım saat yollardan geçen araçlara bir bakıverin, yeter.
Cep telefonu diye bir iletişim aracını icat etmek kolay da bu aracın nasıl kullanılacağını öğretmek çok zor galiba.
Sonuç olarak; benim güzel insanlarım telemanyak olup çıkıverdi.
Bu iletişim aracını üreten ülkeler için, benim cennet ülkem çok iyi bir pazar durumunda.
Üstelik 3 ayda bir model değiştiriliyor.
Adam, piyasaya sürdüğü cep telefonunun bataryasını 6 ay sonra üretmeyi bırakıyor. Batarya bulamayınca ne oluyor?
Telefonu değiştirmek zorunluluğu doğuyor.
Hani “ayranı yok içmeye” diye başlayan bir özdeyişimiz var ya.
İyi mi kötü mü bilemiyorum ama işte tam da o iklimlerdeyiz…
|