Bir zamanlar genel seçimler yapılacak.
İsmet İnönü İstanbul’dan kuşkulu.
Trenle geldiği İstanbul’da Paşa’yı çok büyük bir kalabalık karşılıyor.
İstanbul valisi, İsmet Paşa’ya kalabalığı göstererek, “işte İstanbul paşam” diye onun kaygılarını gidermeye çalışıyor.
Seçimler yapılıyor ve İsmet Paşa İstanbul’da seçimi kaybediyor.
İsmet İnönü, hiçbir konuşmasında alçak, namussuz, edepsiz, şerefsiz, haysiyetsiz gibi aşağılayıcı ve hakaret içeren sözcükler kullanmamıştı.
Mustafa Kemal’in en yakın silah arkadaşı ve halefi olarak, bir devlet adamına yaraşır biçimde konuşurdu.
Bırakın İsmet Paşa’yı, rahmetli Turgut Özal’ın “küçük Turgut” söylemi dışında, ben şimdiye dek hiçbir devlet adamının ağzından böyle çirkin sözcükler çıktığına tanık olmadım.
Gelelim günümüze;
Seçim tarihi yaklaştıkça siyasi tansiyon ha bire yükseliyor.
Tansiyonu yüksek tutmanın oy getireceği sanıldığından olsa gerek diye düşünüyorum ama öyle olmayacağı gün gibi ortada.
Yine bir seçim öncesindeyiz.
Liderleri, gittikleri yerlerde kalabalıklar karşılıyor.
Ağızlarından çıkan her sözcük alkışlarla kesiliyor.
Bu sözcükler ayıp da olsa, hakaret de içerse, kalabalıklardan alkış alıyor.
Ve her lider, gördüğü insan kalabalığı karşısında, “biz bu işi bitirmişiz canım” vehmine kapılıyor.
Yazımın başında anlatmaya çalıştığım, İstanbul valisinin İsmet Paşa’ya “işte İstanbul paşam” diye gösterdiği kalabalığı, günümüz liderlerine anımsatmak istedim.
Ki yarın hüsrana uğramasınlar…
Çünkü önümüzdeki 12 Haziran seçim sonucunun sürprizlerle dolu olduğu doğuyor içime.
Halkın nabzını tuttukça, tahminlerimiz değişkenlikler gösteriyor.
Her günün sonunda yeni tahminler yapmaya soyunuyoruz ama yine iddia ediyorum, tahminler her gün değişse de bu seçim sonucunun sürprizlerle dolu olduğu düşüncesi, beynimize mıh gibi çakılıyor.
Neyse ki sonucu öğrenmemize çok zaman kalmadı.
Haftaya her şey belli olacak.
Her şey belli olacak da sıkıntılar bitmiş olacak mı?
İşte o henüz belli değil…
|