Son günlerde bazı yeni seçilen milletvekillerinin yemin edip etmemesiyle ilgili olarak hani “İç tüzük gereği yapacağız ama uymayacağız” türünden açıklamalar yapılıyor ya, ondan aklıma geldi.
Çok eskiden bir şarkı vardı…
“yemin ettim bir kere, dönmem” sözlerinin geçtiği şarkıda bile sözün çok önemli olduğu dönmemek gerektiği anlatılmıyor muydu, kaldı ki burada söz konusu olan söz sadece bir kişiye verilen bir sözü içeriyor, yani sevgiliye…
Aslında konu olan yemin ise tüm millete verilen sözü anlatmaktadır.
Yemin sadece meclise, milletvekillerine özgü bir konu değildir. Bu gün birçok mesleğe başlanırken yemin edilmekte ve sonuçta insanların davranışlarına bakarak yeminlerine uyup uymadıkları tartışma konusu yapılabilmektedir.
İşin doğrusu yemin sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada uygulanmaktadır. Belki değişen sadece o ülke insanlarının inandığı kurtsal ya da ahlakı değerler olabilir o kadar…
Onun dışında hemen her ülkede yemin uygulanmaktadır.
Bu yeminlerden bazıları o kadar ünlüdür ki hekimler konu olduğunda yapılan bir ufacık yanlışta bile Hipokrat yeminine bağlı kalınıp kalınmadığı söz konusu yapılmaktadır.
Yine mahkemelerde yemin etmek, sözlerinizin doğruluğu konusunda güvence vermektir.
Eğer yemin etmediğiniz takdirde sözlerinizin inandırıcılığı tartışma konusu olacaktır.
Ya da açıkça oradaki tüm sözlerinize şüpheyle bakılacaktır.
Şimdi Mecliste gündeme getirilen yemin konusuna gelince bu konuda da Anayasa’mızda ayrıntılı bilgi var.
Örneğin milletin temsili maddesi başlığı altındaki 80. maddede: ” Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler.”derken Yani siz güneydoğudan seçilmeniz oranın milletvekili olmanız, sadece o bölgeyle ilgili hizmet edeceğiniz anlamına gelmez. Siz sadece bir etnik kimliğin değil, tüm etnik kimliklerin dahası tüm Türk milletinin vekilisiniz denilmektedir.
Kaldı ki 81 madde sadece And içme konusuyla ilgilidir.
And içme başlığı altındaki maddede: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” denilmektedir.
Şimdi belki akıllara söyle bir soru gelebilir…
Bu güne kadar seçilen milletvekilleri bu yeminlerine bağlı kaldı mı?
Elbette bağlı kalmayanlar, bağlı kalmadıkları gibi üstelik tam aksine bu metindeki her şeyin tam tersini yapmaya çalışanlar da geçmişte olduğu gibi belki yarın da olacaktır ama burada önemli olan konu şu:
Bir yandan etnik kimlik ve dini esaslı partileşmeye izin verip, sonra da onlardan ulus devlet ve laikliği korumalarını istemek ne derece doğru olur bilmiyorum ama…
Sonuçta adı ister yemin, ister ant olsun asla fark etmez. Siz burada Türk milletine neleri yapıp neleri yapmayacağınıza söz veriyorsunuz.
Ve sözün özü, bizde de “Söz namustur” başka bir şey değil…
|