Baştan belirteyim;
Biz, kimsenin gözaltına alınmasına, tutuklanmasına sevinenlerden değiliz.
Tutukluluk zaten hükümlülük anlamına gelmiyor.
Ancak gözaltına alınıp tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıktan ya da tutuklandıktan sonra, suçluluğu kanıtlanıp yargı kararıyla hüküm giymiş olarak cezaevine girmek ayrı bir olay.
Geçtiğimiz hafta içinde sporda şike fırtınaları estirildi.
Spor deyince yanlış anlaşılmasın, futbolu kastediyorum.
Spor tarihinin başlangıcından bu yana sporun her dalında, bugün adına şike dediğimiz çirkinlikler yaşanmıştır.
Bazı spor yarışmaları sahada, kulvarda, minderde değil, masada kazanılmış ya da kaybedilmiştir.
Şimdiye dek bunun böyle olduğunu, spor kulüplerinin başkanlarından çaycılarına kadar herkes biliyordu.
Bu konuda 2011 nisan ayında çıkan yeni bir yasa, aynı yıl ilk meyvelerini vermeye başladı.
Bana kalırsa kişilerin işlediği suçlardan kulüpler sorumlu tutulmamalıdır.
Henüz ortada yargı kararıyla bir mahkumiyet olmadığı için kimseyi suçlamaya da gerek yok zaten.
Benim hayret ettiğim şey, medyanın ilgisini, Deniz Feneri olayındaki gelişmelerin, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım kadar çekmemiş olması…
Bir hafta boyunca şike ile, Aziz Yıldırım ile, taraftar ile yattık kalktık.
Aynı hafta içinde Deniz Feneri davası ile ilgili olarak gözaltına alınmalar nedense gölgelerde kalıverdi.
Oysa bu davanın Almanya ayağında karar, yaklaşık 2 yıl önce verilmiş ve Alman mahkemesi davanın kaynağının Türkiye olduğunu açıklamıştı.
Türkiye 2 yılı aşkın bir süre sustu.
Deliller karartılırmış, ortadan kaldırılırmış düşünülmedi.
Yeni hükümet, hükümet programı, yemin krizi, meclisi boykot ederek Diyarbakır’da toplanan milletvekilleri ve futbolda şike olayları yaşanırken, Deniz Feneri davası ile ilgili tutuklamalar yapıldı.
Benim saygın ve yaygın basınım, bu kadar olayların arasında Deniz Feneri davası ile ilgili tutuklamalara ayıracak zamanı pek bulamadı.
İçeriden basına servis yapanlar da olmadı.
Deniz Feneri davası ile ilgili olarak gözaltına alınanların bulundukları mekanlarda bırakın basını, kuş bile uçurtulmadı.
Basın ne yapsın?
O da bu haberin peşinde koşuşturmaya üşendi…
Sonunda bu dava ile ilgili tutuklamalar yapıldı ama basın bu konuda da pek haber değeri olan bir şey görmedi.
Oysa Ergenekon davasında, balyoz davasında, gazetecilerin tutuklanması olayında çarşaf çarşaf haberler yapılıyordu.
Terörü, dış politikayı, cari açığı, Kıbrıs’ta ne olacağını unuttuk.
Operasyonlar dalga dalga geliyor.
Şike ile gözaltılar ile tutuklamalar ile yaşayıp gidiyoruz işte.
Allah encamımızı hayreyleye…
|