Aslına bakarsanız başlığa aldığım bu eski bir Türk müziği şarkısında Münir Nurettin; yaşamının son demlerine yaklaşan bir insanın içinde bulunduğu duyguları anlatmaktadır.
Çoğunlukla da 40’lı yaşlara gelindiğinde ilgi çekmeye başlayan şarkı, bu duyguları çok güzel ifade etmektedir.
Dikkat edildiğinde bu şarkıyı çokça sevenlerin de özellikle yolun yarısını çoktan geçmiş olmaları dikkat çekicidir.
Çünkü bir yaştan sonra insanın sadece yaşadıkları kalmakta ama asla bir geri dönüş olamamaktadır.
Ama siyaset böyle bir şey değil…
Aslında siyasette dönülmez nokta var mı?
Ya da bir başka deyişle kırmızıçizgi olarak da adlandırılabilecek vazgeçilemeyecek ilkeler var mı? İşin o noktası daha önemli ama göründüğü kadarıyla özellikle son yaşananlardan sonra Bunun olabilirliğini savunmak çok da akılcı gelmiyor…
Sadece son 15 -20 günde yaşananlara bakın, sadece bu bile içinde bulunduğumuz konumu yeterince açıklamıyor mu?
Önce tutuklu milletvekillerini gerekçe gösterip (buraya dikkat hükümlü değil)yemin etmeyip… 13 gün sonra aynı yemini etmek, neyin nesi…
Aradan geçen bu kadar sürede ne değişti?
Neyin sonucunda siz kararınızdan vazgeçip yemin kararı aldınız?
Tabi sonradan yaşanan gelişmelere ve imzalanan mutabakata yani Türkçesi uzlaşma metnine bakınca durumu kavrıyorsunuz…
Hem metindeki Kurtuluş Savaşı’ndan bahseden hamasi sözleri çıkardığınızda geriye kalan anayasa değişikliği konusu, kanımca durumu yeterince özetlemektedir. Amaç bu…
Uzlaşmayı temel alarak anayasa yapmak…
Yani bu on üç günlük manevra bunun için yapılmıştır.
Daha önce aralarında bu konuya sıcak bakmayanların da bulunduğu bu partide yeni anayasa değişikliği konusu bir oldubittiyle tüm partiye kabul ettirildi…
Ülkeye gelip giden yabancı temsilcilerine…
AB komiserlerine…
AB yetkililerine bakınca da anlaşılıyor ki…
Konu bu… Ve adamların aceleleri var. Kısa sürede konuyu çözümlemek istiyorlar… Çünkü ülkede Sevr’den sonra özerk bölge yaratma fırsatını ancak elde ed
ebilmişler, bu nedenle toplum uyanmadan, kendine gelmeden…
Daha açıkçası son dört yıldır yaşadığı şokun etkisinden kurtulmadan bunu başarmak istiyorlar…
Bunu da yıllardır, AB kriterleri…
Demokrasi…
İnsan hakları, özgürlük söylemleriyle gerçekleştiriyorlar…
Hem zaten emperyalizmin şu son 100 yılına bakın…
Doğrudan doğruya…
“Sizi parçalamak, etnik kimliklere ayırmak, kaynaklarınıza el koymak… “
Daha açıkçası “sizi sömürmek istiyoruz, kendinizi buna göre hazırlayın” dediklerini duydunuz mu? Asla, hem zaten duymanızda mümkün olmaz…
Bu işi nasıl yapıyorlar diyorsanız ben çok kısa olarak söyleyim…
Aynen böyle, bizde olduğu gibi
“Demokrasiyle…”
|