Bir ayı aşkın bir zamandan beri Gaziantep dışındayım.
Akdeniz şeridinde, Aydıncık ile Bozyazı ilçeleri arasında cennet gibi bir mekandayım.
Bu mekanda 13. yılım.
Her yıl gelip bol oksijen, bol iyot ve bol güneş ışığı alarak kendimi yenilemeye çalışıyorum.
Çabuk büyüyen ama adını bilmediğim bir ağaç ile bir palmiye ağacının dallarına bağladığım bir hamağım var. Arada bir uzanıp sallanıyorum.
14 temmuz günü akşam saatlerinde yine bu hamağa uzandım.
Bir ayağımla yerden destek alarak ittirdikten sonra bir süre sallanıyorum.
Televizyonun sesini de iyice açtım, hem haberleri dinliyorum hem hamakta sallanıyorum.
Haberler çıldırdı;
Diyarbakır’da çatışma, 13 asker öldü.
Tüylerim diken diken oluyor.
Ben hamakta sallanıyorum, benim askerim çatışmada ölüyor.
Haberler sürüyor;
“Başbakan İstanbul seyahatini erteledi, Ankara’da kriz masası kuruldu, Genel Kurmay Başkanı MİT Müsteşarı ile toplantı düzenlendi…”
Ayağımla hamağı sallamak bile aklıma gelmiyor.
Donup kalmışım.
Başbakan İstanbul’a, Amerikan Dış İşleri Başkanı Hilary hanımı karşılamaya gidecekmiş.
13 askerin öldüğü haberi gelince İstanbul’a gitmeyi ertelemiş.
Ben daha ölen askerlerin acısını yaşarken, Diyarbakır’dan bir ses daha geliyor;
“Bugün demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz…”
Milletvekili andı konusunda CHP gibi anlaşamayan BDP’liler, kendi meclislerini Diyarbakır’da toplayıp karar veriyorlar; “demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz…”
Bırakın hamakta sallanmayı, kalkamıyorum bile.
Bu konuda, devleti yönetenlerin suskunluğu kahrediyor beni.
En azından bir şeyler söylemeleri gerekmez mi.
Yok…
Bu konuda tık yok.
Şu zamanlamaya bakın ki Amerikan’ın Dış İşleri Bakanı Hilary hanımın da cennet ülkemi ziyareti aynı döneme denk geliyor.
Hamakta donup kalmışım.
Plan güzel işliyor.
Hazırlanan program gereği Amerikan Diş İşleri Bakanı Türkiye’ye gelmeden bir gün önce 13 asker şehit veriliyor ve Diyarbakır’da toplanan BDP’nin sözcüsü, “demokratik özerklik” ilanında bulunuyor.
Hadi hamakta sallan bakalım.
Üç yanı denizle çevrili cennet ülkemde, hem de sahildeyken denizden çıkma balık yerine havuzda üretilen balık yersek kafamız da çalışmaz bedenimiz de.
Uzandığım hamaktan kalkabilmek için uğraşıyorum, neredeyse düşeceğim.
Ve aklım korkunç bir senaryo ile allak bullak oluyor;
“Bu yattığım hamakta yarın bir Amerikalı asker yatarsa ben ne yaparım?”
Düşüncem bile beni rahatsız ediyor.
NOT: Bu yazı 14 temmuz 2011 Perşembe günü yazılmıştır.
|