Radyolarda, televizyonlarda haberleri dinliyoruz, izliyoruz.
En çok duyduğumuz sözcükler;
“Dakika dakika…”
“An be an…”
“Saniye saniye…”
Neymiş efendim.
Bir trafik kazası olmuş, yakınlarda bulunan ve güvenlik için kurulan bir kamera da kayıttaymış.
Beleş haber…
Biz terörü konuşurken trafik terörünü hep unutuyoruz nedense.
Bakın son bir ay içinde teröre şehit verdiklerimiz ile trafiğe kurban verdiklerimizin bir çetelesini tutun.
Terör olaylarında 15 şehit vermişsek, trafik terörüne verdiğimiz can sayısı ikiye, üçe katlanıyor.
Bu durumdan sonra da televizyonlarımız, sanki çok matahmış gibi, “dakika dakika, saniya saniye, an be an” söylemleriyle olayları vermeye çalışıyor.
Kaza neden oldu, yolda mı hata var, sürücü mü uykusuz, bu kazanın nedeni nedir, düşünen irdeleyen yok.
Hani olay “an be an” gelişmiş ya…
Hani olayı “dakika dakika” veryoruz ya…
Hani olayı görmesek de bir kurumun yerleştirdiği güvenlik kamerası “saniye saniye” görüntülenmiş ya…
Haberi yakaladık, gerisi fasafiso…
Benim cennet ülkemde nüfus planlaması diye bir uygulama yıllardır yok.
Hatta başbakan her gittiği ve nikah şahidi olduğu törende 3 çocuk istiyor.
Başbakan da biliyor ki en güzel nüfus planlamasını trafik terörü yapıyor.
Biri ölür, ikisi kalır.
Ya da ikisi ölür bir kalır.
Başbakanın böyle düşündüğünü sanmıyorum ancak durum bu.
Günümüzde trafik terörünün girmediği evin kaldığını sanmıyorum.
Sakın bizim eve girmez diye düşünmeyin.
Allah korusun, böyle düşünenlerin evine tır girer, kamyon girer, sahile yakın olmayan bir kentte gemi bile girebilir.
Sürücü belgesi verme işleminin merkezi olmasından önce, yani yerden pıtrak gibi biten sürücü kursları varken, sürücü belgesi olmayan kalmadı hamdolsun.
Günümüzde gaz pedalı ile fren pedalının yerini bilmeyen belgeli sürücülerimiz var.
Geri vitesi ile ileri vitesi ayırt edemeyen belgeli sürücülerimiz var.
Aracının patlayan lastiğini değiştirmeyi beceremeyen belgeli sürücülerimiz var.
Dur anlamına gelen kırmızı ışığı geç anlayan belgeli sürücülerimiz var.
Bunlar varken ve gerçekte trafikteyken yaşanan kazaları “dakika dakika, an be an, saniye saniye” kayıtlara geçiren ve bunları haber diye yayınlayan televizyonlarımız, gazetelerimiz var.
Eğitim programları yok.
Kimin eli kimin cebinde programlarından geçilmiyor.
Hele bir de çöpçatan programları var ki her şeyin üstüne tüy dikiyor.
Evet sayın seyirciler, bizim gibi ukela köşe yazarlarına da gözlemimizi “dakika dakika, an be an, saniye saniye” yazmak düşüyor.
|