Ramazan Bayramına 15 günden az bir zaman kaldı.
Bu bayramdan 2 ay sonra da Kurban Bayramı gelecek.
Geçtiğimiz kurban bayramından önce, kurbanlık sıkıntısı yaşanmaması için canlı hayvan ithal etmeye başlamıştık.
O bayramdan sonra da et ithalatı sürdü.
Nereye kadar sürdü?
Günümüze kadar sürdü ve hala da sürüyor.
İki buçuk ay sonra yeni bir kurban bayramını idrak edeceğiz.
İthal edilen donmuş etten kurban olmayacağından, yine kurbanlık sıkıntısı çekilecek.
Şu halimize bakın!
Canlı hayvan ihracatı yapan bir ülke iken, et ve canlı hayvan ithal eden ülke durumuna düştük.
Ve hayvancılık politikamız hala yok…
Bu konu ile ilgili olanların anlattıklarını, önerilerini dinlemeden, verdikleri raporları okumaya bile gerek duymadan, her dediğinin, her yaptığının doğru olduğuna inanan bir anlayış, bu konuyu çözebilir mi?
Dediğim dedik politikasından vazgeçerse çözebilir ancak o politikasından vazgeçip geçmeyeceği kuşkulu.
Şimdilerde ilkin “sabrımızın sınırına geldik” ardından “bıçak kemiğe dayandı” politikalarımız var ki Allah saklasın bu söylemler hayra yorulacak cinsten söylemler değil.
Bir de “hele şu mübarek ramazan ayı bitsin” politikası var ki; ardından sınır ötesi harekat mı gelir, iç savaş mı gelir belli olmaz…
Şatafatlı iftar sofralarında oruç açanlar, bilmem böyle kıytırık konuları düşünüyorlar mı?
Düşünseler bile midelerindeki gurultudan, düşüncelerinin analizini yapamazlar.
Çünkü gözleri masadaki taamlarda, kulakları da iftardan önce bir konuşma yapacak olan devlet büyüğünün dudaklarındadır.
Ve ardından, ilahi formatında düzenlenen “ayni sudan içmişiz biz” müziği ile cuş olmaya hazırız.
Ramazan ayı sonrası cuş mu oluruz, tuş mu oluruz şimdiden tahmin etmek olası değil.
Bu gidişata, Gaziantep protokolünün 32. sırasındayken1. sırasında yer alan AKP İl Başkanı Ahmet Uzer nasıl bakıyor, ne diyor bilemem ama Ankara nasıl bakıyorsa onun da öyle baktığını düşünüyorum.
Bilmem yanılıyor muyum?...
|