Bir kutsal ayı daha geride bıraktık.
Ramazan bitti ama ramazan söylemleri bitmedi.
Bu kutsal ayın sonunda kutlanan bayrama, kimi Ramazan Bayramı diyor kimi Şeker Bayramı.
Ramazan Bayramı diyenler, Şeker Bayramı diyenlere kızıyorlarmış.
Gerekçeleri de “neden kutsal ay olan ramazanın sonunda gelen bayrama Ramazan Bayramı değil de Şeker Bayramı deniyor?” diye kızıyorlarmış.
Sonuçta bayram işte…
Bayramları bile kutlamayı beceremiyoruz…
Ramazan ayı içinde bazı hocalar, bazı televizyon kanallarında, bazı gazetelerde, izleyicilerin, okuyucuların sorularına yanıt vermekten helak oldular.
Bazı soruların ciddi ciddi sorulduğunu tahmin ettiğim gibi, bazılarının da gırgırına sorular sorduğunu gördükçe, içimden gülmek geldi ama gülemedim. Sorulan abuk sabuk sorular düşündürdü beni.
Bugün bu sorulardan bazılarını buraya almak istiyorum.
Bakın, isterseniz gülün, isterseniz düşünün;
“Hocam, yüzlerce korumayla Cuma namazına gitmek caiz midir?”
“Möhterem hocam, koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi varken, Kanun Hükmünde Kararname çıkarmak, şer’an caiz midir?”
“Hocaefendi, müzikle iştigal eden bazı gençlerin, sokaklarda müzik yapmaları konusunda siz ne düşünüyorsunuz?”
“Hocam, sağ elin verdiğini sol el bilmemeli anlayışından uzaklaşarak, caddelerde, sokaklarda, 5 yıldızlı otellerde binlerce kişinin katıldığı iftar sofraları için dinimiz ne diyor?”
“Hocaefendi, oruçken denize girmek orucumu bozar mı?
“Hocam, sıcaklardan bunaldığımızda, oyalanmak için şekersiz sakız çiğnersek orucumuz bozulur mu?”
“Aziz hocam, ben her gün tansiyon ilacı yutmak zorundayım. Bu ilaçta sizin de bildiğiniz gibi herhangi bir gıda mıda, vitamin mitamin yok. Tükürüğümü ağzımda çoğaltarak, tükürükle tansiyon ilacımı yutmamın dinen bir mahzuru var mı?”
“Hocam, kız arkadaşımdan aldığım ders kitabını geri verirken elim eline değdi. Orucuma bir şey olur mu?”
“Hocam, sahurluğumu yiyip ve oruca niyet edip yattıktan sonra, kahrolası körşeytan rüyama girdi, beni şallak mallak etti. Orucuma bir halel geldi mi?”
Bu ve bunlara benzer çok ciddi(!) sorularla bir ay geçirdik.
Üstelik ramazan sayfaları yapan gazeteler, bu kutsal ay girmeden önce baldır – bacak fotoğraflarından geçilmiyordu.
İslami programlar düzenleyen televizyonlar, bu kutsal aydan önce çöpçatan programları, kimin eli kimin cebinde programları yapıyorlardı.
Ramazan girdi, “ben senden daha Müslümanım” yarışı başladı.
Şimdi muhterem hocalara bir soru da ben sorayım;
“Ramazan boyunca gazetelerde, televizyonlarda bu tür sorulara yanıt vermeye çalışan sayın hocalar.
Bu tutarlı(!) sorulara yanıtlar verirken biraz olsun zorlandınız mı?
Yoksa sorular hep bildiğiniz konulardan çıktığı için sevindiniz mi?
Yani hep beraber sınıfı geçtik mi?...”
|