Kahramanlık görmeyeli epey bir zaman olmuş ki özlemişiz…
Sinmişlik, pısırıklık, tepkisizlik, teslimiyetçilik neredeyse bizimle özdeş olmuşken, Davos’ta bir sert çıkış görmek, benim güzel insanlarımı rahatlattı.
Diplomatik bir dil kullanılmasa da, diplomatik bir tavır sergilenmese de muhalifiyle, muvafığıyla Başbakan’a bir arka çıkma olayı yaşandı.
Bu arada, “seçim malzemesi olarak kullandı, 29 Mart’a oynadı” diye yorumlayanlar da yok değil.
Avrupa Birliği’ne ha girdik ha gireceğiz, ha giriyoruz derken, gelişen bu
Davos olayına, “AB’nin kapıları kapandı” diye bakanlar da var.
Bu tür sert çıkışları, “Irak işgal edilirken, askerlerimizin başına çuval geçirilirken, Kıbrıs elden giderken, İsrail sınır kapısında yarım saat bekletilirken de görseydik” diyenler de var.
Gazze katliamının hemen öncesinde Ankara’ya gelen İsrail başbakanı Olmert ile bizim başbakanın verdikleri fotoğraf hafızalardan silinmemişken, o dostluk gösterisinden pişmanlık mı duyuldu?
Davos’u terk ettikten sonra, İstanbul’a dönüşünde büyük bir coşkuyla karşılanan Başbakan’ın, yine basını hedef göstermesine, Davos’taki oturumu yönetenin gazeteci olmasının etkili olduğunu düşünmek istiyorum…
Baksanıza, yaygın basınımız Başbakan’a methiyeler diziyor.
Onu yerlere göklere sığdıramıyor.
Başbakan böyle bir basını neden hedef göstersin?...
Şimdi Başbakan’ın bu Davos çıkışı için, “ne gerek vardı? Oturup konuyu tartışmak yerine sahneyi terk etmek, pek de diplomatik bir davranış değil mi?” diye soranlara, neredeyse vatan haini gibi bakılır oldu.
Ama bu tavrın, bir iç politika malzemesi olarak kullanılması pek şık olmadı.
Şimdi yeni anketler, yeni kamuoyu yoklamaları yapılmaya başlanacak ve bu kamuoyu yoklamalarında Davos şahlanışı da bir ölçü olarak kullanılacak …
Dünyanın yeni ağası Obama’nın Ortadoğu özel temsilcisinin Türkiye’ye yapacağı programlı ziyaretin iptal edilmesi veya ertelenmesi üzerinde hiç durulmayacak.
Türkiye’nin ABD politikası dışına çıkamayacağı hiç irdelenmeyecek.
Yine de herkesi memnun ve mutlu eden bu tavırdan dolayı, Ortadoğu’daki arabuluculuk pozisyonumuza gölge düşmüştür.
Bana sorarsanız; Başbakan tavrını koyduktan sonra oturumu terk etmemeliydi.
Bu davranış kahramanlıksa, bu kahramanlık bizi seçimlere kadar oyalayacaktır.
Yılların politikacısı Süleyman Demirel, “keşke bu olay yaşanmasaydı” dedikten sonra, bu tavrın bir faturası olacağını söyledi.
Dilerim bu fatura, Başbakan’ın tavrının kahramanlık olduğunu düşünerek sevinç çığlıkları atan halka kesilmez…
Bir de sanki dalga geçilircesine söylenen “monşerler” sözcüğü konusunda diplomatların ne düşündüğünü merak ediyorum.
Öte yandan, balık hafızalı bir toplum olduğumuzu da göz ardı etmemek gerek.
Yine de bu olayın yankıları bir süre daha konuşulacak, tartışılacak, ondan sonra hafızaya emanet edilecektir…
|