Belki bir kısmınız başlığı görünce hangi dilden olduğunu,ne anlama geldiğini merak etmiştir.
Aslında o konuya geçmeden önce, biraz açıklamaylaişe başlayalım…
Osmanlı’nın son dönemleri; ülke tamamen dışarıyabağlı durumda, ekonomi derseniz felç…
Sakın ola bu yazdıklarımı bugünle karşılaştırmayafalan kalkmayın, hani bazı dizilerde bu anlatılanlar hayal ürünüdür. Hiçkimseyi kastetmemektedir, diyorlar ya, aynen onun gibi…
Yani hiç bir benzerlik yok…
O zamandan bahsediyorum. Bankalar yabancılarınelinde, aslında İstanbul’un suyunu bile yabancı bir şirket işletiyor…
Demiryolları da aynı şekilde…
Yani anlayacağız ekonomi tamamen yabancı…
Hatta o kadar ki, adamlar gelip bazı vergileri bilekendileri toplamaya çalışıyorlar…
Dahası, bunun için silahlı örgüt bileoluşturuyorlar…
Hani yazıyı okurken bu gün de öyle falan gibidüşünceleri içinizden geçiriyorsanız hemen söyleyim…
Birçok yönden belki benzetilebilir ama en azından doğrudanvergi toplamıyorlar…
Neyse konuyu çok fazla dallandırmayalım…
O günlerde eskiden olduğu gibi başka ülkelere seferde yapılamayınca ülke günden güne zayıflamaya başladı…
Bu ekonomikve dolayısıyla siyasi zayıflama sonucunda ülke hiçbir yere yetemez hatta kenditopraklarında bile sözünü geçiremez duruma düştü.
Her yerde kıpırdanmalar başladı. On parmakla onpireyi yakalamaya çalışmak gibi, ayrılmak isteyen hiç kimse engellenemedi…
Sonuçta hemen herkes toprağını alıp ayrıldı…
Diyeceksiniz ki ne alaka…
Alakası şu…
Hani yeni bir anayasa yapılması çalışmaları sürüyorya, işte o anayasanın bilinen en belirgin özelliği üniter yapının köküne kibritsuyu ekeceğidir…
Anayasa ortaya çıkmadan önce bu işten pay almakisteyen birileri de fırsatın bu fırsat olduğunu düşünerek harekete geçti…
İşte LAZEBURA yurt dışında yaşayan Lazların kurduğubir örgüt, esas olarak Almanya’da örgütlüler.
LAZEBURA geçtiğimiz günlerde Başbakanlığa ve KültürBakanlığı’na başvurarak bazı taleplerini dile getiriyor…
Bu taleplere biraz yakından bakınca çoğumuza çok yabancıdeğil, en azından şu geçirdiğimiz on yıllık sürede, bu tür konularla ilgiliönemli adımlar atıldığından, konuya aşınayız yani…
Taleplerinde lazca’nın da anadil sayılması…
Bazı müfredatta iki dilde eğitime yer verilmesi,Lazca için enstitü kurulması…
Hatta Lazca yer isimlerinin resmi olarak geriverilmesini bile var…
Hani diyebilirsiniz ki “isteyenin bir yüzü…” amakonu o değil…
Avrupa ülkeleri ki buna federasyon olanlar biledahil…
Bizim gibi ülkelerle ilgili olarak her türlü etnikve dinsel ayrımcılığı destekliyorlar…
Bu örgütlere her zaman ev sahipliği yapıyorlar daişin aslı şu…
İş kendilerine gelince asla tavizleri yok, üniteryapılarını çok iyi savunuyorlar…
Yani
Avrupa’nın yaptığını yapacaksın, dediğini değil…
|