29 Ekim geçeli kaç gün oldu?
Kutlamalar, başbakanlık genelgesiyle ülke genelinde durdurulmasına karşın, yine yurt genelinde coşkuyla kutlandı.
Nasıl kutlandığını sormayın sakın, o zaman siz hep yandaş yayınları izliyorsunuz derim.
Şimdi, Cumhuriyete bir resim sergisini, bir fotoğraf sergisini gezer gibi bakalım.
Yani günümüz Türkiye’sinin tablosuna…
Durdurulmasına karşın, coşkuysa coşku, kutlamaysa kutlama diye bir kesim, hem de azımsanmayacak denli kalabalık ve güçlü bir kesim, genelge menelge dinlemedi, Cumhuriyetin 88. yılını yürekten kutladı.
Van’da yaşanan depremi bahane ederek törenlerin yapılmamasını isteyenler, 5 yıldızlı otellerde düğün törenlerine koşuşturdular.
Oysa Cumhuriyet törenleri eğlence değil kutlamaydı.
Her yıl neyi kutluyorduk?
Özgürlüğü, bağımsızlığı, kısaca cumhuriyete kavuşmamızı kutluyorduk.
Yoksa Cumhuriyet kutlamaları bir eğlence mi sanılıyordu?
Cumhuriyetin kazanımı olan kurum ve kuruluşlar kalmadı.
Elin küffarına peşkeş çekildi.
88 yaşındaki cumhuriyete, artık ihtiyarladı anlayışıyla bakıldı.
Günümüzde Van’ı görmezden gelerek hala Somali diyenler, Van’da can savaşı verilirken hala türbanı tartışanlar, neye, kime, ne için hizmet ettiklerinin bilincindeler mi?
Keşke gerçekten dine, İslam’a hizmet ettiklerine bizi inandırabilseler…
xxx
İllerde vali, ilçelerde kaymakam devleti temsil ederler, Cumhurbaşkanının yerelde vekilleridirler.
Başsavcılar, savcılar, cumhuriyet savcılarıdır.
Cumhur ve cumhuriyet…
Bu saydıklarımdan hangisi, cumhuriyet törenlerinin yapılmama genelgesine karşı çıkabildiler.
Çıksalardı görevden mi alınırlardı.?
Memuriyet yaşamları mı biterdi?
Ne yazık ki herkes başbakanlık genelgesine uydu.
Ancak halk, gönlünce, coşkuyla Cumhuriyetin 88. yılını yurdun her yanında kutladı.
Bu cennet ülkeyi var eden 1923 ruhu, nerdeyse tuz ruhu oldu.
Şu hale bakın;
Van depreminde ölen 64 öğretmenin 42 tanesi henüz stajyermiş.
Yani henüz devlet memuru olmaya hak kazanamamışlar.
Bunların geride kalanlarına dul ve yetim aylığı ödenemeyecekmiş.
Oysa bu stajyer öğretmenlerin aileleri, belki de onları aldıkları dul ve yetim aylıklarıyla okutabildiler.
Neyse ki bu durum yeniden değerlendirilmek için incelemeye alındı.
Sonuç ne olur bilinmez.
Halk arasında bir söylem vardır; “yarına kalan davanın gözünü seveyim” derler.
Yani işlerin yarına kalması, balık hafızalı bir toplum için pek de önemli değildir.
Yarın nasıl olsa unutuveririz.
Halkın haber alma hakkını düşünen(!) benim yaygın ve saygın basınım ne yapıyor?
El cevap;
Basın, yalakalığa devam ediyor hala…
|