İç İşleri Bakanının, “ne yapalım? Asalım mı?” diye hafife aldığı olayı biliyorsunuz.
Birkaç ay önce İzmir’de yaşanan bir olay.
Kimliği üzerinde olmadığı için karakola götürülen bir kadın, sivil polislerce kıyasıya dövülüyor.
Üniformalı bir polis memuru da ortada hiçbir şey yokmuş gibi cep telefonuyla görüşüyor.
Birkaç ay sonra olayın görüntüleri basın yayın organlarına sızdırılınca, İzmir Valisi o memurları görevden aldı ve haklarında soruşturma başlattı.
Bazı gazeteciler olayın üstüne gidip İç İşleri Bakanına sorular sorunca, bakan pek de sakin olmayan bir tavırla, “ne yapalım? asalım mı?” diye, bir devlet adamına yakışmayacak biçimde, sorulan sorulara böyle bir soruyla yanıt veriyor.
“Olay yargı sürecindedir. Bağımsız yargının kararını bekliyoruz ve çıkacak karara hepimiz saygılı olmalıyız” demiyor.
Ne diyor?
“Ne yapalım? Asalım mı?” diyor.
Olaya böyle bir yaklaşım, tüylerimi ürpertiyor…
xxx
Çorum olayları karanlıkta.
Kahramanmaraş olayları hala sisler altında.
Sivas olaylarının suçluları belli değil.
Susurluk olayı gizemini hala koruyor.
Faili meçhul diye bilinen cinayetlerden bazıları hakkında, yattığı hapishaneden “biliyorum” diye bas bas bağıran Ayhan Çarkın’ı dinleyen yok.
O dönemlerin başbakanları, bakanları, ilgili bürokratları, vicdanlarının sesini dinleyerek, hapishanedeki Ayhan Çarkın’ın yaptığı gibi, “bazı olayları ben de biliyorum” diye ortaya çıkıp, vicdanlarını rahatlatsalar diyorum.
Eğer vicdanları varsa…
Ama “bu işler devlet politikasıdır, sen bu işlerden anlamazsın” deniyorsa, söyleyecek sözüm yoktur.
Ben de “ileri demokrasilerde böyle işler olurmuş demek ki” diye düşünmekten başka bir şey yapamıyorum.
Kara kara düşünüyorum.
Peki, siz ne düşünüyorsunuz?
Valla kim ne düşünürse düşünsün, galiba devlet böyle işliyor.
Adına “devlet politikası” denilen politika buysa, böyleyse, biz yıllardan beri devlet adamları tarafından yönetilmemişiz.
Demokrasiymiş…
Pöh!...
|