Bir adamın önce arkasından konuşup, çeşitli entrikalarla onu yok saymaya çalışanlar, o adamı öldükten sonra kahraman ilan etmeleri, hüzün maskesiyle cenaze törenine katılmaları nasıl bir şeymiş gördük.
Kıbrıs’ın bir bölümünü diş – tırnak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yapabilmek için bir ömür veren Rauf Denktaş’tan söz ediyorum.
Dün toprağa verildi.
Hem de kendisini yok saymaya çalışanların da cenaze törenine katılımlarıyla…
Evet, geçelim bu yanardönerlikleri…
xxx
İlk kez rahmetli Nezih Demirkent’en duymuştum;
“İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmez” söylemini.
Kar, İstanbul’u bırakın, cennet ülkemi esir aldı.
Her kış olduğu gibi binlerce köy ve ilçe yolu kapandı.
Dünkü yazımda ayrıntılı olarak nedenleriyle belirtmiştim; bazı illerde okullar tatil edildi.
Her yıl yaşadığımızdan olsa gerek, alışkanlık olup çıkıverdi.
xxx
Ananın konumu, yeri başkadır.
Geçtiğimiz hafta 1918 doğumlu annemi toprağa verdik.
Rahmetli tam bir Osmanlıydı ama cumhuriyet çocuğu olmakla övünürdü.
“Ekmeğin karneyle verildiği dönem olduğundan beni 1918 yılında doğmuş gibi gösterip karneyle ekmek almışlar. Aslında ben cumhuriyetle yaşıtmışım” derdi hep.
1918 doğumlu olmak ya da cumhuriyetle yaşıt olmak, dünyaya elveda etmemek için geçerli bir neden değil.
Sonuçta hepimiz öleceğiz.
Kural bu…
Ve bu kuralın bozulması için torpil morpil geçerli değil.
Her başlangıcın bir bitimi var kuralı, salt insan için değil, her şey için geçerli.
Her başlangıcın bir bitimi var da bazılarının hiç ölmeyecekmiş gibi, bizim sarılarak büyüdüğümüz değerleri göz ardı etmelerine de şaşıp kalıyorum…
Bir gerçek daha;
Daha önce 26 yaşındaki oğlumu, 2.5 ay sonra da 90 yaşındaki babamı toprağa verdim.
O kayıplarımda olduğu gibi annemin ölümüyle de yalnız olmadığımı bir kez daha öğrendim.
Bana bu duyguyu yaşatanlara yürekten teşekkür ediyorum.
Herkes çoğul, sağlıklı ve güzel yaşasın…
|