Küçükken, çoğu kez,hatta sık sık hepimizin karşılaştığı bazı sorular vardır. Bu sorulardan biri de “Anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa babanı mı?” sorusudur.
Çocuğun aklından soruyu soran kişinin ne demek istediği gib karmaşık sorular geçmeye başlar. Pek çok soruya çabucak doğru cevap verebilen çocuklar bile bu soruyu duyduklarında genellikle şaşırırlar ve nasıl bir yanıt vereceklerini bilemezler ve anne babasını kırma noktasında olduklarını o küçük yüreklerinde hissederler.
Erkek çocuk küçük yaşlarında annesini daha çok sever, babasını kendine rakip olarak görebilir.Biraz daha büyüdüğünde,babası dünyanın en güçlü, en iyi insanı oluverir. Ergenlik yaşlarda onun olumlu ve olumsuz yanları ile babası olduğunu ve onu çok sevdiğini düşünmeye başlar. Benzer duyguları annesi içinde besler.
10 yaşına gelmeden önce genellikle çocuklar için anne ya da babası bir saat dünyanın en iyi insanı iken, diğer saat en kötülerinden biri oluverir. Bir gün annesini daha çok severken, bir gün babasını daha çok sevdiğini düşünür. Bazen ,anne ve babalar yetersiz birileri gibi gelebilir ve onlar için,daha iyi, daha başarılı olmalılalar diye düşünürler. Her zaman bir şeyi diğer bir şeye tercih etmek gerekmez, çünkü o iki şeyin bileşimi olmadan üçüncü şey olamayacaktır.
Zaten çocuk bu sorularla fazla karşılaştığında, akıllarından bir kıyaslamaya yapmaya çalışır ve çoğu zaman işin içinden çıkamazlar ve en kurtarıcı yanıt: “İkisini de eşit seviyorum” olur
Bir çocuğu çocuk yapan hem anne, hem de babadır. Çocukta bütünleşen ve çocukta var olmaya devam eden ne anne ne de babadır, bütünlük sağlayan, hem anne hem de babadır.
Sevginin sorgulanması, sevginin yüzdeye konması ne mümkündür, onu yaşarken hissetmeli , hissedilen duyguları teraziye koyar gibi tartmak hangi ölçüyü öğrenmemize neden olabilir ki? Bırakın sevgileri sorgulamayı,bırakın çocukları bireyler arasında tercih edilecek sorularla bunaltmayı,o küçücük yüreklerinde fırtınalar estirmeye kimin hakkı var?
Sorgusuz sevgiler dileğimle..
|