Uzun yıllar sonrasında yolum annemin köyüne düştü,düştü demek belki sıradanlık gibi olabilir çünkü köyü çok özlediğim için tatilimin arasına köy ziyaretini de katmıştım. Çünkü; çocukluğumda yaz gelir gelmez büyük heyecanla annemin;
-Köye gidiyoruz, demesini beklerdim.
Köye gittiğimde,kendimi doğanın kollarına bırakırdım,. hele bir de yeşilin hakim olduğu bir yerlere gidersem,en büyük eğlencem ellerimin altında olurdu.,çıkar dolaşır , yeşilin her tonunu görebildiğim, ağaçların verdiği serinliği hissederek, mis gibi havayı soluyarak yeniden doğmuşcasına derin bir "oh" çektiğim dakikaları yaşardım.
Dağlardan gelen buz gibi suyu içmenin, dalından koparabileceğiniz meyvenin tadına bakmanın, toz toprağa karışarak kirlenmenin, zevkini sürer. insanların yaşamlarını uzaktan izler. yeri gelir aralarına karışarak belki de hiç denemediğim şeyleri denerdim
Sabahlari gun dogmadan kalkar, tarlaya, bağa, bahçeye giden teyzelerimin ve dedemin geri dönme saatine kadar büyük keyifle evi ve evin önünü süpürür semaveri yakar çay demlenene kadar domates soslu biber,patates kızartmamı yapar sofrayı hazırlar ve keyifle yaptıklarımı izlerdim.Hele ki yorgun gelenlerin yaptıklarımı büyük sevinç ve taktirle izlemeleri şehirde alamadığım keyifleri tattırırdı.Şehirden giden bir başkası icin tüm bunlar ilk basta cok sıkıcı gorulebilir ama köyün,sessizligi sakinligi stressizligi cok dinlendirici gelirdi..
Köyde sahte gülücükler, sahte dostluklar olmazdı. ayrıca imkansızlıklar insana sabretmeyi ve farklı üretkenlikleri öğretirdi.
Tüm bu anılarımla yıllar sonra köye gitmenin keyfiyle yine etrafı incelemeye başladım ve üzülerek "köy" imajının yıkılmaya başladığını gördüm.Köylerde akrabası olan veya bir şekilde yolu köye düşenlerin köy hayatı ile ilgili değişimlerin farkındadır sanırım. Değişim, canlılar için kaçınılmaz bir süreçtir mutlaka. Ama. Öncelikle sağlıklı ve besleyici olduğu hemen hemen herkes tarafından kabul edilen köylümüzün kendi ürettiği elinin emeği, gözünün nuru olan: Peynirin, sütün, yoğurdun, yumurtanın, balın yerini bugün, kola, fanta, neskafe, hazır bebek mamaları gibi yiyecek ve içecekler alıyorsa burada gözden kaçırdığımız bir şeylerin varlığından bahsetmek istiyorum.Köyde ikamet ediyorsunuz, yumurtayı, unu, şekeri, çayı ve daha pek çok şeyi şehirden alıyorsunuz. Her şeyi köyde yaşayanların imal etmesi, üretmesi mümkün değil tabiki. Ama köyde üretilen, üretilmesi lazım gelen şeylerin de marketlerden alınması biraz kendilerine haksızlık oluyor diye düşünüyorum. Şehir yerinde ikamet eden vatandaşlar köy yumurtasına, yoğurduna, bulguruna, meyvesine hayran kalırken; köylümüzün, bunları görmezlikten gelmesi biraz gariptir. Artık evlerin tandırlarında ekmek çok az yapılmaktaydı. Çünkü kasabalardan ekmekleri çok rahatlıkla alabilmekteydiler. Belki buna sebep olarak köy yerinde işlerin çok olduğundan ve zamanın yetmediğinden bahsetmek bir bahane olabilirse de makineleşme sonucu zaten tüm tarla işleri, insan gücü ile yapılan birçok iş, çok kısa bir zamanda yapılabilmekteydi.
Her şeyiçarşıdan daha ucuza almak köydeki insan gücüne dayalı üretimde tembelliği getirmişti. Garip bir biçimde "üretme tüket "akımına kapılmış gibiydiler.
Köy hayatında eskiden hangi alışkanlıklarımız varsa giderek değişmişti. Artık köye eve gelen misafirlere, ayran yerine kola; çay, kahve yerine neskafe ikram etmek neredeyse adet haline gelmişti. Doğal ortamında beslenen köy tavuğunun etini, yumurtasını hangi çiftlik tavuğu veya yumurtasından alabilirdi? Marketten aldığımız tavuk ve yumurtları içimize sinerek yiyebiliyormuyduk? Tadı yok, tuzu yok, ama zorunluluktan dolayı, yemek zorunda kalıyoruz, şehir hayatında, tavuk beslemek gibi ne imkanımız var nede böyle bir yerimiz ve zamanımız var.
Kurutulmuş elma, kayısı, erik, üzüm gibi meyvelerden yapılan hoşafın tadını hangi hazır içecekten alabilirsiniz? Bir ayranın yerini kola veya fanta tutar mı?
Tüm bunların yoksunluğu içinde acaba köyün bize kalan tarafı nedir diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.Köyde yaşıyorsak şehirdeki yaşamdan üretimden bir farklılığı olmalı diye düşünüyorum, ne yazıktır ki köylümüzün evinde kedi ve köpek bile yok,tavuklar ise cins olanlarından seçilmiş sanki süs hayvanı özelliğinde seyrediliyor. Köyü köy yapan hayvan seslerini duymakta zorlandım.
Bırakın kediyi köpeği köyde sebze bahçeleri bile yok olmuştu, köyde nasıl olsa bahçesi olan birinde vardır deme şansın tamamen yok olmuştu.Tabi bunlar benim küçükken gittiğim köyün şimdiki halinin yansımasıdır,t hala yıllar önceki kendine has üretimi çalışması ve yaşantısı olan köyler vardır,temennim özelliklerini kaybetmeden bizden sonraki nesile "KÖY " yaşantısını tattırabilirler,yoksa "neden köyde yaşarken, köylüyüz diyorsunuz arkadaş" diye haykırasım geliyor.
Tüm bunları arkamda bırakarak yaşadığım şehrin kalabalıklığına, evime döndüğümde, bana; kısa bir sürede edindiğimgözlemler,anılar ve birkaç fotograf karesi kalmıştı.
Selam ve Saygılarımla.
|