Yalnızlık hissi yaşayan insanların, yüzlerinde bu duygunun belirtileri vardır. Bu insanlar, genelde psikolojik çöküntü içinde olup, yüz ifadeleri anlamsız, dalgın olarak bir noktaya bakan ve her şeyden kaçıp kendilerini soyutlayan davranış kalıbı içindedirler. Güçsüzlüklerini ve çaresizliklerini kabullenirler. Olaylar karşısında sinik, halsiz ve tepkisiz insanlardır. Bu tip belirtilerin süresi ve şiddeti, yalnızlığa sebep olan tesirin önem derecesi ile birlikte, kişide yaptığı ruhsal ve bedensel streslere de bağlıdır. Yalnızlık hissini yaşayanlar, yalnızlığı, yalnızlık aktivitesi içinde çözeceklerine inandıkları ve algıladıkları için yalnızlığa boyun eğerler. Bu nedenle de, günlük yaşam çemberi içinde daima sosyal sıkıntılarla beraberdirler.
"Yalnızlık mı? Gerçeği söylemek gerekirse yalnızlık tek başına olmak değildir. Düşünceler yalnız insanlara her zaman eşlik eder. Çare bulunamayan yalnızlık başka bir şeydir. Gerçek yalnızlık, karşısındaki insanın bakışlarında kendini gösteren yalnızlıktır."[Michel del Castillo]
Yalnızlık, nedenine ve ortaya çıkan belirtilerine göre değişik isimler alır:
Çevreyle ilişkilerin kesildiği depresyonla birlikte oluşan derin yalnızlık;
Kendini toplum içinde yabancı hissetmeyle oluşan sosyal durum yalnızlığı;
Beden ve çevre koşulları iyi olsa bile ruhsal dünyasındaki beklentilere yanıt alamayınca oluşan duygusal yalnızlık;
İç dünyasındaki üzüntülerden kaynaklanan,dışarı yansıtılmayan, görünen davranışları normal olan gizli yalnızlık;
Depresyon, korku gibi belirtilerle birlikte açığa çıkan triad yalnızlık, gibi ....
İnsan, bazen çevresindeki insanlara düşüncelerini, hissettiklerini tam olarak anlatamamanın sıkıntısını yaşar. Kendini istediği gibi ifade edememek, içinde yaşadıklarını tam kendi algıladığı şekilde karşı tarafa da algılatamıyor olmak, bu kişiyi telaşlandırır. Sanki ancak bunu başarabilirse, karşısındaki kişinin de onu anlayacağı ve o doğrultuda onunla ilgili olan fikirlerini değiştireceği kanaatindedir.Elbette ki bunu başarabilmek ,eğer mümkün oluyorsa,güzel bir şeydir. Hakikaten de, düşünüldüğü gibi, bu insanların birbirlerini daha iyi anlamaları ve tanımaları açısından önemlidir. Ama insan eğer istediği gibi kendini ifade edemiyorsa, içinde hissettiklerini, düşüncelerini tam olarak dışarıya aktaramıyorsa da, yine de bu, onu telaşlandıran, sıkıntıya sokan bir şey olmamalıdır.
Yalnızlık paylaşılmaz ama karşılıksız vermeyi bilen, paylaşmaktan haz alan insan ne sevgisiz kalır, ne de dostsuz. Yalnızlıktan mı korkuyorsunuz? Neden korkunuzun üzerine üzerine gitmiyorsunuz? Bir süre seçimli bir yalnızlığı denemiyorsunuz? Yoksa kendinizle baş başa kalamayacak kadar sıkıcı bir insan olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Siz kendi arkadaşlığınızdan zevk almazsanız, başkası nasıl alsın ki? Bilinçli ve seçimli yalnızlıkta, kendini tanımak, bilmek, kusur ve hatalarını açığa çıkarabilmek için sağduyuya dayalı bir özeleştiri mekanizması mevcuttur. Bu eylemin sonucunda, ruhunuzun derinliklerinde gizlenmiş içsel güzellikler, üretkenlikler, sevgiler orada ve açığa çıkmayı sizin tarafınızdan tanınmayı sabırla bekliyorlar. Sizin kendinize şans tanımanızı bekliyorlar ama, bu gizemli tanışmanın yolu yalnız kalmaktan, kendimize zaman ayırmaktan geçmektedir. Cennet içimizdeyken hayatımızı cehenneme çevirmenin ne gereği var ki?
Yalnızlık kısır döngüsü içine giren kişinin iki dost edinmesi gereklidir.
Birincisi; bütün dostların en hayırlısı, kendisinin sesine cevap veren, vefalı, zayıfların yardımcısı, gücü her şeye yeten, fakirlerin, gariplerin yardımcısı, yalnızlık duyanların dostu, iniltileri işiten ve cevap veren, kendisine sığınılanların en hayırlısı olan, her şeyin sahibini dost edinmektir.
İkincisi; hem sosyal hem de duygusal yalnızlığı istemeyenler, yukarıdaki isimlerin sahibini dost edinirken evrende onun isimlerini yansıtan veya yansıtmaya çalışan insanları dost ve arkadaş seçmelidirler. Bunlar tek başlarınayken, şuur altından fısıldanan sözlere maruz kalmamak ve onu dinlememek için hayatlarını yalnız sürdürmemelidirler. Sosyal hayatta insanın kendisine en yakın olarak hissettiği kişiler, aile fertlerinden sonra, yakın komşulardır. Sosyal dağılımı dengeli yapan her aile, komşusunu yalnız bırakmaz ve yalnızlık gözlüyorsa tedavi eder.
Yalnızlık duygusunun iki ayrı anlamı da vardır.
Bir anlamda yalnızlık “kendini bilmektir; öteki anlamdaysa, kendimizden, yalnızlığımızdan kaçıp kurtulma özlemidir. Yaşamın temel koşulu olan yalnızlık, kaygıdan ve kararsızlıktan kurtulacağımız bir sınav ve arınmadır. Bu yüzden, yalnızlık labirentinin çıkış noktasında, mutluluğa, tüm dünya ile yeniden denge durumuna erişeceğimizi umarak, yaşamımız boyunca bir arayış içinde olmayı sürdürürüz.
Yalnızlık korkusunun, insanın temel korkularından birisi oluşundan dolayı, birey her koşulda bu korkuyu alt ederek, gerekiyorsa bu olgudan çıkış ve kaçış yolları arayışı içinde olmaktadır. Zamanlarını üreterek değil de, tüketerek geçiren ve yalnızlık duygusunun dış etkenlerle giderileceğini sananlar, belki geçici süreler için kendilerini oyalayacaklar ama yine eninde sonunda kendilerini yalnızlığın koynunda bulacaklardır...
Özdemir ASAF'ın çok güzel bir sözü vardır..“Yalnızlık duygusu içe ait bir kavram olduğu için paylaşılamaz Paylaşılsaydı yalnızlık olmazdı”.
Yalnızlığın, yürek kapınızdan içeri girememesi dileğimle...
SEVGİ VE SAYGILAR
kaynakça: PAZ, Octavio (Çeviren: Bozkurt Güvenç) :YALNIZLIĞIN DİYALEKTİĞİ
|