Bugün 8 Mart.
Dünya Kadınlar Günü…
Böyle belli günlerde, benim gibi yazacak bir köşesi olanlar, bugünün özelliğinden söz edecektir.
Ben öyle bir şey yapmayacağım.
Yani günün “mana ve ehemmiyetine dair” bir yazı yazmayacağım.
Kadınların şiddete, tacize, tecavüze uğradığı bir dönemde ne yazabilirim?
Tacizin, tecavüzün, şiddetin arttığı bir dönemde, ne yazabilirim?
Bir kadının öldürülmediği günün geçmediği bir dönemde ne yazabilirim?
Ve şiddetin, tacizin, tecavüzün, cinayetin öznesi olan kadınların, teslimiyet anlayışıyla seslerinin çıkmaması konusunda ne yazabilirim?
Oyunu süt parası için, yakacak için, üç günlük yiyecek için satmak zorunda bırakılan kadınlar için ne diyebilirim?
Kadın hakkından, eşitlikten, özgürlükten nasıl söz edebilirim?
Bundan dolayıdır ki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir şey yazmayacak, bu yazdıklarımla yetineceğim.
Bir haftadan bu yana süren, kadın günü ile ilgili kampanyaları izliyorsunuz.
Güne tamamen ticari bakıldığı aklınızdan geçiyor mu bilmem.
Siz bugün gazetelerde, konunun nasıl yoğun bir biçimde işlendiğine, nasıl duygu sömürüsü yapıldığına ve yarın her şeyin nasıl unutulduğuna tanık olacaksınız.
Siz bugün ekranlarda, televizyon bülbüllerini dinleyeceksiniz.
Ve bugün herkes kadın haklarından dem vuracak, kadın hakları savunucuları kesilecek.
İşte ben, günü usulen geçiştirme amacım olmadığından ve tacize, tecavüze, şiddete, kurşuna, bıçağa, satıra uğrayan kadınlardan özür dileyerek, böyle bir günde bu kadarcık yazı ile yetiniyorum.
Utanmasam daha uzun yazabilirim ama utanıyorum.
Böyle bir iklimde, Dünya Kadınlar Gününü kutlamak isteyenlere kutlu olsun…
|