Dijital hayat başlayalı beri insanlar yalnızlaştı.
Toplum yozlaştı.
Adına gelişmişlik desek de insanlar bireysel yaşamanın sığ sularında kulaç atar oldular.
Bu arada bazı değer yargılarımız da allak bullak oluverdi.
Dostluklar bitti.
Ya televizyonun karşısında ya bilgisayarın başında ya da cep telefonlarımızla daha yakından ilgilenir olduk.
Üstelik bu dijital ortam konusunda, kendimizin ürettiği devede kulak kalıyor.
Üreten ülkelerin pazarı olmak daha kolayımıza gittiğinden olsa gerek, üretimi aklımızın ucundan bile geçirmemize fırsat vermiyorlar.
Her aradığımızı bulduğumuzu, her şeye kolay kavuştuğumuzu sanıyoruz.
Bilgisayar mühendisliği okuyan gençlerimiz, iş bulamayınca ya öğretmen oluyorlar ya polis ya da okuduğu konuyla ilgisi olmayan başka işlerle uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Öteki dallar için de aynı şeyler geçerli.
Bedava para kazanmanın yolları politikadan geçiyor galiba.
Tüm politikacıları aynı terazide tartmayı aklımın ucundan bile geçirmiyorum.
İlk aklıma gelen, yakın bir geçmişte rahmeti rahmana kavuşan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca.
Bu cennet ülkede, devletin başköşelerinde hizmet vermiş.
Oda başkanlığı yapmış, başbakan yardımcılıkları yapmış, başbakanlık yapmış.
Onun rahle – i tedrisinden geçenler, bugün iktidardalar.
Her neyse konuyu fazla açmadan gündemdeki olaya gelelim;
Erbakan Hoca, 1970 yılında bağımsız milletvekili seçildiğinde, her milletvekili gibi o da mal bildiriminde bulunmuş.
O yıldaki mal bildiriminde bir araba, bir apartman dairesi ve birikimi olan birkaç kuruşu da bu bildirimine eklemiş.
Derken parti kurmuş, partisi kapatılmış, yeniden kurmuş, yeniden kapatılmış, hoca yılmamış, kurduğu her parti kapatıldığında yeni yeni partiler ile çıkmış sahne – i siyasete.
İşte bu direnci onu, günü gelmiş başbakan yardımcılığı koltuğuna oturtmuş, günü gelmiş başbakanlık koltuğuna…
Hoca fani dünyadan ayrıldıktan bir süre sonra, çocukları arasında miras kavgası çıkıverdi.
Yalılar, şirketler, fabrikalar, arsalar falan filan.
Falan filan diyoruz ama büyük bir servet bırakmış mirasçılarına.
İşte şimdi miras kavgası başlamış.
Bana az düştü, sen çok aldın kavgası, savcılığa kadar taşınmış.
Şimdi Hocanın “akil adamlar” diye nitelenen yakın arkadaşları, çocukları arasındaki bu kavgadan rahatsız olacaklar ki onları uzlaştırmak için çırpınıyorlarmış.
Benim garibime giden, ilk milletvekili seçildiğinde bir ev, bir araba ve biraz da parası olan bir politikacının, böyle büyük bir serveti nereden yaptığının sorgulanmaması.
Benimki de merak işte.
Oysa “kalsın benim davam, divana kalsın” deyip geçmek de var hani…
Hadi biz televizyonumuzun, bilgisayarımızın karşısına geçelim, cep telefonumuzla da oynamaya başlayalım ve bırakalım bu işleri.
|