Dört artı dört artı dörtlük konular ülkeyi gerdikçe geriyor.
Bu konuda bakalım ne kadar yazabileceğiz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi diye adlandırdığımız yüce çatı altında, eğitimin dört artı dört artı dörtlük konusu tartışılırken, dışarıda konu ile ilgili eğitim askerleri eylem yapmaya kalkıştılar.
Ülkenin her ilinden pay –ı tahta gelmeye çalışan eğitimciler, ilkin bulundukları illerin çıkışında, sonra da pay – ı tahta girişlerinde engellendiler.
Sonuç olarak eğitimciler o günün akşamına kadar Kızılay’a ulaşamadılar.
Cop, biber gazı, basınçlı su, eğitimcileri engelledi.
Yalnız Ankara’da değil İstanbul’da, İzmir’de ve çeşitli kentlerde.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı varken.
Hele de iznin alındığı halde.
Görüntüler, cennet ülkeme yakıştı mı?...
Dışarıda böyle bir kargaşa yaşanırken, yüce çatı altında, eğitimin nasıl dört dörtlük olabileceği tartışılıyordu.
Eğitimciler, dört dörtlük eğitim çalışmaları için bir şey yapamadıkları sırada yüce meclisteki oturumları yayınlayan meclis televizyonunun kameraları başka açılardan çalışmaya, başka haberlere girmeye başladı.
Yüce meclisteki tartışmalar sabaha kadar sürerken, konunun ilgilileri Kızılay’a bir türlü giremiyorlardı.
Sanki sıkıyönetim vardı.
Bu konuyu, benim vekillerimin çocuklarının da televizyonlardan izleyebilecekleri unutuldu.
Eee, ne yazayım daha?
Yazsam ne çıkacak?
En iyisi, direniş sürse de konuyu burada kesmek.
Yoksa adama “gel bakalım, ne demek istiyorsun?” diye sorabilirler.
Biz de 70 yaşımızın batağında kulaç atarken, dört duvar arasında sıkıntı yaşamayalım.
Okul çağında çocuğu olanlar susarken bizim buradan ahkam kesmemiz doğru olur mu?
Sus oğlum Hüseyin, sen de sus.
Bugünlük de bu kadarcık yazıyla yetin.
Anlayana…
Elinden gelen bu kadar.
Kaşınıyor musun yoksa?
Eğer kaşınıyorsan, kaşıyanı bol olan bir ülkede yaşadığını da sakın unutma.
Burada kes artık, yeter…
|