Benim cennet ülkemde hükümeti, zamları, eğitim sitemini protesto ederek ortalığı karıştıranlar(!) yokmuş gibi, kucak açtığımız gündüz külahlı, gece silahlı Suriyeli sığınmacılar da çeşitli protestolara başladılar.
Ancak onlar, sığındıkları bir ülkede, kendi ülkelerinin başkanlarını protesto ediyorlar.
Bizim protestocular biber gazıyla, basınçlı suyla, copla karşılık görürken, Suriyeli protestocuların eylemleri nedense desteklendi…
Tık diyen olmadı.
Ne biber gazı sıktılar ne basınçlı su kullandılar ne de coplarla üstlerine yürüdüler…
Bu işler hayra alamet değil ama biz başka konulara geçelim.
xxx
İlkin reklamları yoğun biçimde yapılan balın sahte olduğu anlaşıldı.
Sonra sucuk sıraya girdi.
Ardından peynir, derken rakı, (rakı sahteciliği zaten yeni değil) şimdi de ekmek…
Ekmek yapılan buğday ununa hafiften kakao katıp rengini esmerleştirerek, kepek ekmeği, çavdar ekmeği, mısır ekmeği diye satıyorlarmış.
Yani bazı uyanıklar, halkın karnını doyuran ekmekle bile dalga geçmeye başlamış.
Yani satıyorum, satıyorum, sattıııımmm…
Va mı itirazı olan?
Her eve ekmek nasıl olsa girecek.
O zaman “yiyin efendiler yiyin…”
Soran yok, sorgulayan yok.
Halk kimmiş diye sormaya da yürek ister.
Çünkü halkı birileri sahiplenmiş, kullanıyor ha kullanıyor.
Halkın da yuttuğunu sanıyor…
xxx
Generalleri içeri atan kudret, hatta yakın zamanda genelkurmay başkanlığı yapan birini içeri tıkan kudret, Deniz Feneri konusunda da kudretini gösteriverdi.
“Yok öyle bir örgüt mörgüt” denildi, işin içinden çıkıldı.
Özendiğimiz Avrupa bize gülüyormuş, kimin umurunda?
Bugün çıkıp zart – zurt konuşmak kolay.
Eskiyi eleştirmek daha da kolay.
Günümüzü eleştirmeye gelince cızzzzz.
Neden?
Elin yanar.
Dilin yanar.
Canın yanar…
Hadi eyyi geceleeeer…
|