Mayın, bomba, patlama, çatışma, ölüm, kaçırma…
Cennet ülkemde neredeyse günlük yaşanan korkunç olaylar.
Ben, iktidar partisi genel başkanıyla ana muhalefet partisi genel başkanının bir araya gelişlerinde, bu konuları masaya yatıracaklarını, çözüm arayacaklarını, bu konularda uzlaştıkları çözümleri de kamu ile paylaşacaklarını sanıyordum.
Böyle bir düşüncem safça oldu galiba.
Çünkü zirveden bir şey çıkmadı.
İkili zirveden sonra başbakanın ilk demeci, “Beşar Esat gidecektir” oldu.
Yemen modelinin tartışılabileceğini söyledi ama en uygun model Libya modeliydi(!)
Onu söylemeyi unuttu.
Ana muhalefet partisi lideri, görüşmeden sonra yumuşak yumuşak ödünler veriyordu.
Ödünlerin adresi de MHP genel başkanı Devlet Bahçeli idi.
Ve yine görüşme ertesi BDP, AKP’ye karne hazırlamıştı ki o gün yurt genelinde tüm okullarda öğrencilere karneleri dağıtılmıştı…
O sırada MHP gurup başkan vekili Oktay Vural’sa kükrüyordu;
“Oyun alanı değil burası, yeter artık canım…”
Yine tam o sırada iş adamı Rahmi Koç, buharlı bir tekne alıyor, biniyor ve Koç Müzesi’ne doğru denizyolunda ilerliyordu.
Geçtiğimiz hafta Cuma günü okullar tatile girdi. Okullar yeniden açıldığında, 4 + 4 + 4 sistemi eğitimde yeni bir model olarak karşımıza çıkacak.
Atanamayan binlerce öğretmenden 40 bininin ağustos ayında atanacağı gazı veriliyordu.
Atanacak bu 40 bin öğretmen, aldıkları eğitim sürecinde 4 + 4 + 4 sistemini bilmeden ve öğrenemeden eğitim ordusuna katılacaklar.
Sonuç olarak; karamsar biri değilim ama Erdoğan – Kılıçtaroğlu görüşmesinden bir sonuç çıkacağını da sanmıyorum.
Dilerim bir sonuç çıkar, ben de “çıkacağını sanmıyorum” dediğim için utanırım…
Bu arada Başbakanın Denizli ziyaretinde açılan pankartlar da ilginçti.
Başbakan “Esat gidicidir” diye komşu ülkeye mesaj gönderirken, açılan pankartların biri “bütün kaleler zaptedilmedi biz varız” diyordu ki çok etkilendim.
Pankartlardan birinde de “Denizli kazan siz kepçe, asıl pankartlar nerede?” diyordu.
Bu pankart da polislerin pankart açanları kovalamasına yanıttı galiba.
Ve tam o sırada Madonna İstanbul’u sallıyordu.
Akil adamlar ne düşünüyor bilemiyorum ama benim kafam allak bullak.
Belki de “akil adam” olmadığımdandır diye kendimi teselli ederek gelecek günlerin daha güzel olabileceğini düşlüyorum.
Hem de “Cumhurbaşkanı partili olmalıdır” söylemi tartışmaya açıldığı sırada…
|