Televizyon bülbüllerine gün doğdu.
Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Osmaniye hapishanelerinde isyan ve yangın çıktı ya.
Ölenler, yaralananlar gırla ya.
Televizyon bülbüllerine konuşmak için gün doğdu.
Zaten hep konuşuyorlardı ve televizyon televizyon gezip ekran ekran bize ahkam kesiyorlardı.
İki gün nezarette kalmamış, üç gün hapishanede yatmamış televizyon bülbülleri, hapishane uzmanı kesildiler.
Sanki yaşanan olayların içindeymiş gibi, sanki tutuklu ya da mahkum yakını olduğu için kaygılanırken biber gazı ve basınçlı su yemiş gibi.
Sanki hapishanede çıkan yangından son anda kurtulmuş gibi…
Televizyonlarını açıp haber bekleyen benim necip halkım bu bülbülleri dinliyor, dinliyor, “vay be neler oluyormuş da haberimiz olmuyormuş” gibi görgüsüz bir düşünceye kapılıyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Ağzı olan konuşuyor.
O sırada terör almış başını gitmiş, davul zurnayla askere gönderilen Mehmetler, bayrağa sarılı tabutlarla evlerine dönüyormuş, analar ağlıyormuş kıyl –ü kal.
Cenaze töreninde Genel Kurmay Başkanı gözyaşlarını tutamamış da, İç İşleri Bakanı protesto edilmiş de şehidin babası “vatan sağolsun” demiş de şehit cenazelerinde Türkçe ve Kürtçe ağıtlar yakılmış da…
Bunca olaydan sorumlu olanlardan bir babayiğit çıkıp, “yok arkadaş, biz bu işi kıvıramıyoruz, ben istifa ediyorum” diye onurlu bir davranış sergileyebiliyor mu?
Hapishanelerdeki olaylar için Adalet Bakanı “istifa etmekle hapishanelerin düzeleceğini bilsem, hemen istifa ederim” gibi bir söylemle istifaya yaklaşıyor ama yalnızca söylemde…
Öte yandan Başbakanlığa vekalet eden Başbakan Yardımcısı, düne kadar Türkiye’nin verdiği pasaportla dolaşabilen Amerikan kuklası Barzani ile devletin televizyon kanalına çıkma basiretsizliğini bile gösteriyor.
Üstelik “silahlı ve kalabalık gelmişler” gibi bir sözcük kullanıyor ki Türk Silahlı Kuvvetlerini yok sayma, aşağılama gibi geliyor dinleyenlere
Gelelim yine bizim televizyon bülbüllerine;
Ülkenin yönetimini bu bülbüllere bırakın, 75 milyonluk ülke nasıl yönetiliyormuş görün.
Kadınıyla, erkeği ile genci ile kaşarlanmışı ile getirin her birini bir bakanlığa, bakın ne terör kalır ne ekonomik sıkıntı ne kargaşa, ne hapishane yangını ne komşu ülkelerle sorun ne memur maaşındaki sıkıntı ne grev ne açlık ne yoksulluk ne yolsuzluk…
Seçime meçime de gerek yok.
Ülkeyi yöneten tek adam, “gelin, sizinle çalışmak istiyorum, siz her sıkıntıyı çözecek güçtesiniz” desin yeter.
Bakın memleket nasıl günlük güneşlik oluyor…
xxx
Ödeye ödeye borcumuzu bitiremediğimiz IMF havuzuna 5 milyar dolar aktarmayı kabul etmişiz.
“Ayranı yok içmeye, atla gider s..çmaya” özdeyişi cuk oturmuyor mu?
Memura 4 + 4 zam verildiğinde susan bu televizyon bülbülleri, yarın bunu da göklere çıkarma çabası içinde yırtınacaklardır.
|