Kuruluşundan bu yana bir Amerikan üssü olduğu bilinen İsrail için ağzını açmayanlar, bir iç kargaşa yaşayan Suriye için Rusya’nın üssü olduğunu dillendirmeye başladılar.
Yani Amerika canımız, feda olsun kanımız politikası…
Yakın bir geçmişte ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptığımız, liderlerinin birlikte tatile çıktığı Türkiye ile Suriye’nin arasına kara kedi falan girmedi, dost ve müttefik ülke Amerika girdi.
Şimdi düşman kardeşleriz.
Uzaktaki dost ve müttefik ülkenin tavsiyesi ile Suriye’deki iktidarın muhaliflerini desteklemeye başladık.
Kargaşadan kaçıp ülkemize gelenlere kucak açtık.
İki ülke arasındaki gerilim her geçen gün artıyordu.
Tam bu sırada Malatya Erhaç hava üssünden kalkan ve oraya neden gittiği berrak biçimde açıklanamayan bir keşif uçağımız vurularak düşürüldü.
“Bölgemizdeki radarları test ediyorduk” denildi ama tutmadı.
Amaç Suriye’nin savunma sistemini test etmek ise, o gencecik yüzbaşı ile teğmen kurban mı edildi?
Oturup uçağın füzeyle mi uçaksavarla mı düşürüldüğünü tartışmaya başladık.
Oysa düne kadar “sabrımız taştı” deyip duruyorduk.
Demek ki sabrımız taşmamış.
Biz öyle sanıyormuşuz.
Libya’ya, Mısır’a, Tunus’a geldiği iddia edilen Arap Baharı, bu ülkelere demokrasi ve özgürlük mü getirdi?
Getirmediği bilindiği halde Suriye’ye de Arap Baharı getirmek istiyorlar.
Uçağımız düşürüldükten sonra bizim yöneticilerimiz “gereken yapılacaktır” sularında yüzerken, dost ve müttefik ülke Amerika’nın Dış İşleri Bakanından kışkırtıcı bir demeç geldi; “Küstahça ve kabul edilemez…”
Eeee, ne olacak şimdi?
Nato toplansın, Birleşmiş Milletlerde tartışılsın sesleri yükselmeye başladı.
Oysa Kuzey Irak’tan girip askerimizi, polisimizi öldüren, sivil yurttaşlarımızı kaçıran ve gerisingeri Kuzey Irak’a dönen teröristler için bir gün ne Nato toplantısı istendi ne de Birleşmiş Milletler toplansın diyen oldu.
Yoksa o zaman Nato üyesi değil miydik?
Bir sınavdan geçiyoruz.
Bu sırada da bilgi kirliliğinden önümüzü göremiyoruz.
Bir de bakıyoruz ki İstanbul’un Sevda Tepesi Suudi Kralına satılıvermiş.
Sevda Tepesi’nin getirisinin sevinci içindeyken, yüce mecliste “Devlet Sırrı Kanun Tasarısı” görüşülmeye başlanmış.
En uzun sınır komşumuz olan Suriye’de yaşanan krizi körüklemek de cabası.
Kendi ülkesindeki terörle baş edemeyen anlayış, başka ülkelerde yaşanan iç sorunların üstesinden gelebilir mi?
Bu konu başımızı daha çok ağrıtacağa benziyor.
Bizi dünya savaşının içine sürükleyen Yavuz ve Midilli olayını da unutmamamız gerek diye düşünüyorum.
|