29 Mart seçimlerine gidiyoruz ya…
Konuşmalarda ölçü mölçü kalmadı.
Kantarın topuzu her geçen gün, her konuşmayla kaçırılıyor.
İsteyen istediği gibi konuşuyor.
Bir bakan çıkıyor, “iktidar ile uyumlu başkan seçin, hükümetle kavgalı belediyeler projelerini Ankara’dan geçiremez” diyor.
Hiçbir makamdan, hiçbir kimseden ses çıkmadığını gören başka bir bakan da punduna getirip konuşuyor; “seçmeni vicdan muhasebesi yapmaya çağırıyorum” diyor ve ekliyor; “seçeceğiniz başkanın Ankara’ya kadar uzanan bir hizmet kervanı varsa, hizmetlerin buraya akışı da bu şekilde olacak…”
Başbakana gelince, gittiği her yerdeki konuşmalarında basınla uğraşıyor.
Geçtiğimiz gün Van’da ne diyordu?
“Siz hakaret edeceksiniz, suçlayacaksınız, biz eleştirmeyeceğiz, kendimizi savunmayacağız. Böyle demokrasi olur mu? Basının kendini sorgulamasının zamanı geldi de geçiyor…”
Ülkede bir hukuk sistemi olduğu unutuluyor.
Hakaret varsa, yargıya gidersiniz.
Suçlama varsa, doğruları açıklar kurtulursunuz.
Çünkü salt eleştirmek için konuşulmaz.
Tamam, eyvallah, basın kendini sorgulamalı.
Yürekten katılıyorum.
Ancak basına bu “kendini sorgulaması” önerisini yapanların da oturup kendilerini sorgulamaları gerekmez mi?
Basını bu hale kimler getirdi?
Her şeyi ayrıştıran, guruplaştıran, parçalara bölen, toplumun kamplara ayrılmasına neden olan kimler?
“Bizden olanlar – olmayanlar” diye ayrıştırıp, “şu gazeteleri okumayın, evinize bile sokmayın” gibi bir çifte standardın sürmesiyle de basını kendi arasında parçalara ayıran hangi anlayış?
Benim cennet ülkemde her konuda, her sektörde, her meslek dalında bir ahlak aşınması yaşanıyor.
En büyük aşınmanın da politikada olduğu gözleniyor.
Toplumdaki ahlak aşınmasına, politikadakinin bir yansıması olarak bakabilir miyiz?
Seçim öncesi, parti liderlerinin miting meydanlarında birbirlerine saldırırcasına, pek de düzeyli olmayan konuşma biçimleri, ülkede politikanın neresinde olduğumuzun kanıtı değil midir?
Gözdağıyla, tehditle, aba altından sopa göstermekle, çirkin sataşmalarla yürütülen bir seçim çalışmasının ardından, sağlıklı bir seçim sonucu alıp alamayacağımızın kuşkusu içindeyim.
Amacım, görünen köye kılavuzluk yapmak değil.
Gördüğümü anlatmaya çalışmak…
Dilerim yanılmış olurum.
|