Yazıya başlarken başlığın sonuna ne yazayım diye düşündüm ama bir türlü karar veremedim…
Çünkü kastettiğim kesim o kadar çok ki, onun için aklınıza gelen kim varsa o üç noktanın yerine koyabilirsiniz.
Size yardımcı olmak için de bir Nasrettin hoca fıkrasıyla işe başlayalım isterseniz, ne dersiniz:
Hoca her gün akşamüzeri evine giderken onunla dalga geçmek isteyen bir kısım esnaf bir kenara saklanır ve hocaya seslenirlermiş...
-Hoca
-Hoca efendi
Hoca merak edip arkasına bakınca saklandıkları için kimseyi göremezmiş. Derken bir gün hocanın canına tak etmiş, aynı oyunu onlara oynamaya karar vermiş…
Bir gün yine aynı caddeden geçmiş, esnaf yine saklanarak seslenmiş ama hocadan hiç tepki yok, merak etmişler. Derken Hoca sokağın sonuna kadar gelmiş ve bir an durarak sokağa doğru…
-Şerefsizler diye bağırmış…
Hocanın ne dediğini tam anlayamayan esnaf, sokağa toplanınca hoca yüksek sesle söylenmiş…
-Amma da çokmuş.
Anlayacağınız o üç noktanın yerine koyacağınız o kadar çok kişi var ki; yetmez ama evetçiler mi istersiniz, liberaller, AB mandacıları, ABD’ciler, irticacılar mı bunlardan hangisini o üç noktanın yerine koyarsanız koyun ya da hepsini birden, fark etmez…
Onlar değil miydi?
Açılım süreci başladığında sonuna kadar destek olup, Kürt sorunu çözülsün, ana dilde eğitim olsun vs gibi sözleri papağan gibi tekrarlayanlar…
Bırakın özerklik vs gibi etnik hakkı…
Sadece dilde ayrım bile Avrupa’nın ortasındaki bir devleti, ikiye bölüp 2 yıla yakın bir süre hükümetsiz bırakmadı mı?
Kaldı ki Türkiye; Avrupa’nın ortasında Belçika gibi düşmansız bir coğrafyada değil…
Üstelik
Her türden emperyalizmin boy gösterip, kendine pay çıkartmaya çalıştığı ve ulus devletleri de bu yolla parçaladığı bir coğrafyada bulunmaktadır.
Ama az önce saydığım kesimlerin neredeyse tamamı emperyalizmin yandaşı olup…
Ulus devletimizin amansız düşmanıdırlar…
Bunu sadece Kürt sorunu konusunda değil, Suriye konusunda da, Irak konusunda da…
Ulusal ekonomide de...
Ergenekon ve diğer ulus devleti yıpratma operasyonlarında da pekala görebiliriniz…
Hep söyledik demokratik çözüm denilen şey, sonunda emperyalizmin hizmetinde ülkenin bölünmesini getirecektir ama dinletemedik…
Bunun olabilmesi için sözüm ona demokratikleşmeyle etnik kimlikleri uyandırmak, güçlendirmek ve sonra da…
Habur gibi bir operasyonla da halkla birleştirmek gerekiyordu…
Halkta tabanı olmayan küçük bir örgütün bu tür bir operasyona girme şansı bulunmuyordu…
Gelinen noktada…
Suriye’ de kendi elimizle Kürdistan’ı kurduktan sonra, sıra sonunda Hakkâri bölgesine kadar geldi…
Ne demeli bilmiyorum ama aklıma sadece bir şey geliyor…
O da;
Kına yakın!
Nerenize isterseniz…
|