Son günlerde gündemde olan, dillerden düşmeyen bir sözcük “yandaş…”
Bu sözcük, tek başına kullanılmıyor.
“Yandaş basın” , “yandaş medya” biçiminde kullanılıyor.
En çok kimler kullanıyor?
Parti liderlerinin hemen hemen tümü…
Bu “yandaşlık” sözcüğünden rahatsız olması gereken yaygın ve saygın basın, hiç oralı olmuyor.
Bir baba kalemin çıkıp da “ne demek bu yandaşlık? Özgür, objektif, halkın doğru haber alma hakkına saygılı basına, siz yandaşlık sıfatını nasıl yakıştırırsınız?” diye sormuyor.
Yani basın, yandaşlığı içine sindirmiş gibi görünüyor.
Başbakan Erdoğan’ın söylediği bir “yandaş basın” var.
Ana muhalefet partisi lideri Baykal’ın söylediği başka bir “yandaş basın” var.
Suçlama biçiminde kullanılan bu söylemin öznesi basın…
Peki, bu “yandaş” sıfatıyla taçlandırılan(!) basın ne yapıyor?
Ne yapacak?
Hem bildiğini, hem bilmediğini hem de kendisine sufle edilenleri yazarak, kendisine yakıştırılan bu sıfatı hak ettiğini kanıtlıyor.
Meslek onuruyla oynandığını aklının ucundan bile geçirmiyor.
Böyle bir hale düşen basın, seçim öncesi partileri arpalık gibi görme hastalığına tutulmuş.
“Hangi partiden ne kadar (cukka) götürebilirim?” derdine düştüğünden olsa gerek, asıl mesleği olan gazeteciliği ve gazetecilikte amacın da halkın haber alma hakkına saygılı olmak olduğunu unutmuş gibi görünüyor.
Bir gazete kalkıyor, meşrebine göre kamuoyu yoklaması yapıyor.
Yandaşı olduğu partiyi önde, öteki partilerin gerilerde olduğunu, okuyucularına grafiklerle duyuruyor.
Başka bir gazete de yaptığı kamuoyu yoklamasında, diğer gazetenin önde gösterdiği partiyi gerilerde, kendisinin yandaşı olduğu partiyi ise en önde gösteriyor.
Halkın doğru haber alma hakkıymış, dürüst habercilikmiş, hak getire…
İşte böyle bir duruma düşmüş basını “yandaş” ya da “yalaka” diye sıfatlandırmak yanlış olur mu? bilemiyorum.
Sonuç olarak; her sektörde hızla gelişen yozlaşma, çok tehlikeli bir biçimde basın da sürüyor.
Basın, “yandaş”lıktan, “yalaka” lıktan kurtulmadıkça, durum böylece sürüp gidecekmiş gibi görünüyor.
Çuvaldızı, birilerinin yararına hep başkalarına batıran bir takın basının, arada bir de iğneyi kendine batırması gerekmez mi?
Aksi takdirde kendisini “yandaş” lıktan, “yalaka” lıktan kurtarması pek de kolay olmayacaktır.
|