Ülke, ampul ışığında aydınlık günlere doğru yola devam ediyor.
Bakın, iktidar partisi bazıları için son büyük kurultayını yaptı, işler daha da yoluna girecek.
AKP çok sesli(!), özgür(!), konuşmak isteyen her delegenin konuştuğu(!), Ortadoğu ülkelerinden çok katılımlı demokratik(!) büyük kongresini yaptı ya.
Artık her şey daha da düzelecek.
Çünkü kongrede yeni hedef 2071 olarak açıklandı.
Vatana, millete hayırlı uğurlu olsun.
Televizyonlardan izleyebildiğim kadarıyla kongreden aklımda kalan bol hamaset, bol ağıt, uzun konuşma ve Barzani için “Türkiye seninle gurur duyuyor” çığlıklarıydı.
Sonradan, “o sesleniş Erdoğan’a idi” diye örtbas edilmek istendi ama AKP’ye oy veren çok kişinin tüyleri diken diken oldu.
Bense oturduğum yerde ürperdim…
Çünkü o gün, delegasyon kimimle gurur duyacağını şaşırmış gibi geldi bana.
Şimdi artık o slogan başbakan için mi atıldı yoksa Barzani için mi tartışmaları başlayacak ama Barzani neden davet edildi diye sorgulayan çıkmayacak.
Bir gün sonra Yüce Meclisin yeni dönemi açıldı.
Meclis başkanının açılış konuşmasından sonra kürsüye Cumhurbaşkanı davet edildi.
Cumhurbaşkanı, pek de uzun olmayan konuşmasında, milletvekili olarak seçilenlerin tutukluluklarına değindi ve hüküm verilinceye kadar mecliste olmaları gerektiğini söyledi.
Konuşması bitip meclisten çıkınca ilk tepki başbakandan geldi; “polemiğe girmek istemiyorum ama sayın cumhurbaşkanıyla bu konuda aynı görüşte değilim…”
Polemiğin Türkçesi, laf dalaşmasıdır.
Bana göre kılıçlar çekildi.
Sonunda bir anlaşma olacak ancak bu hamur daha çok su götürecek.
Önümüzdeki günlerde bunu daha belirgin biçimde yaşayacağız gibi geliyor bana.
Siz artık seyreyleyin televizyon bülbüllerini…
xxx
.
Türkiye – Suriye El Ele Kampanyası kapsamında Suudi Arabistan, Kilis’te 10 bin kişi kapasiteli bir konteyner kent kuracakmış.
Kuracağı bu kentte kullanılmak üzere 10 ambulans, 4 cenaze arabası da yollayacakmış.
Bu kutsal yardımı AFAD Başkanının açıklamalarından öğreniyoruz.
Ayrıca 1200 çadır, 100 ton pirinç, 50 ton çeşitli gıda malzemesi ve 50 ton hurmayı da 10 uçağa yükleyip Gaziantep Hava Limanına müteveccihen yola çıkaracakmış.
Aslında Suudi Arabistan’ın bunca zahmete girmesine gerek yoktu.
“Suriyeli mültecileri bana gönderin” demesi yeterliydi.
Hem onlar Arap kardeşlerine sahip çıkmış olurlardı hem de biz baş ağrısından kurtulmuş olurduk.
Ancak biz de tuhaf insanlarız.
Bir ay önce heykelini diktiğimiz yabancı futbolcunun, bir ay sonra sözleşmesini feshediyoruz ve ülkesine dönmesini sağlıyoruz.
İstikrar dediğimiz böyle bir şey olsa gerek…
Hele siz bunları es geçin, doğalgaza, elektriğe zam gelmiş, zehirlenmiş mi eceliyle mi ölmüş diye Özal’ın mezarı açılmış, biraz bunlarla oyalanın…
|