Sanıyorum kime teşekkür ettiğimi anlamışsınızdır…
Elbette TGB’ ye
Aslında nereden başlasam bilmiyorum ama hikâyeyi biraz başa almak gerekir diye düşünüyorum…
Yani anlayacağınız yaklaşık 10 yıldır ulus devletten yana olanların…
Atatürk’e sahip çıkanların…
Emperyalizme karşı olanların…
Hatta deyim yerindeyse ülke topraklarının, ekonomik kaynaklarının babalar gibi yabancılara satılmasına karşı çıkanların sesi duyulmuyordu…
Çok uzun süre önce 301.maddeyle başlayan ve ulus kimliğin hırpalanmasına, milli değerlerin aşağılanmasına izin verilmesiyle devam eden süreçte de çok fazla tepki gösterilemedi…
Sonra baktılar ki toplumda bir tepki yok…
Ülkede yapısal değişiklik yapılması çalışmaları giderek hız kazandı.
Öyle ya
Kopeksiz köyde değneksiz gezme misali…
Hiç ciddi bir tepkiyle karşılaşmadan ülkeyi ABD emperyalizminin istediği şekilde model ülke yapma çalışmalarına devam edildi…
Öncelikle hedef…
Hepinizin uzun süredir gözlemlediği gibi Ulus kimliğiydi.
Önce bu konuda ülkede milli kimliği temsil eden Türk kimliğinin sıradan hale getirilmesi çalışmaları yapıldı…
Sonra da Türk kimliği ulus kimliğinin temsilcisi değil de, diğer geriye kalan 36 kimlikten biri olarak algılatıldı…
Bu dönemde Ergenekon denilen ülkenin laik ve üniter yapısı konusunda duyarlı olan siyasiler, gazeteciler ve yazarlar hala ne zaman sonuçlanabileceği belirsiz davalarla içeri tıkıldı…
Biliniyordu ki onlar yazdıkları yazılarla, yaptıkları konuşmalarla toplumu aydınlatarak bu konuda en büyük engeli oluşturuyorlardı…
Ve hatırlanacağı üzere o dönemde ulusalcılık terör kapsamına alınmıştı.
Elbette ülkede yapılacak yapısal değişiklik için bu kadarı yeterli değildi…
Çünkü amaçlanan, bölgede ABD adına eş başkanlık görevi yürütülerek dini ve etnik kimliklerin ön planda olduğu sözde model bir ülke yaratılmasıydı…
Biliyorsunuz ulus kimliğin bertaraf edilmesi süreci içinde en önemli engel ulus devlet üzerinde hassasiyetle titreyen bu konudaki en küçük bir tavize bile en sert şekilde karşı koyan orduydu…
Böyle bir orduyla ulus kimliğinin ortadan kaldırılıp, ülkenin etnik ve dinsel kimliklerin cirit attığı bir hale getirilmesi de haliyle imkânsızdı…
İşte Balyoz türünden darbe soruşturmaları ve…
Sözde AB ‘ye uyum adı altında yapılan yasa değişiklikleriyle ordunun ulusal duyarlılığı adım adım yok edilmeye çalışıldı ve ordunun sivil otoritenin emri altına girmesi sağlandı…
Yani artık devletin asli çıkarları değil, hükümetin istedikleri önem kazanmıştı…
Bırakın Öğrenci Andı’nın kaldırılıp Atatürk’ün Türk milletini en özlü bir şekilde tanımlayan “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünün silinip, Anayasadan Türk tanımının kaldırılmaya çalışılmasını…
Bayramlar bile çelenk kavgasına dönüştürülmüştü.
Üstelik
Çeşitli gerekçelerle yasaklanmaya bile çalışıldı…
Ama 29 Ekim’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
Çünkü!
Dev uyandı…
|