İki gündür İstanbul’dayım.
Sanki kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıran deli Mart’ta değiliz.
14 Saatlik Gaziantep - İstanbul arasını, bir damla yağış görmeden ve pek soğuk olmayan bir havada kat edip İstanbul’a vasıl olduk.
Araçtan indim, çisem çisem bir yağmur başladı.
Hava yine soğuk değil.
Yağmur, sanki bana “İstanbul’a hoş geldin” diyordu.
İstanbul’a, her zamankinden daha yoğun bir kargaşa egemen olmuş.
Hani yerel seçimler var ya !...
Her taraf bir afiş, flama, poster kirliliği içinde.
Kente düzen getireceğini söyleyen her partiden politikacılar, mega kent İstanbul’da yoğun bir görüntü kirliliği yaratmış.
Gaziantep’te, bu konudaki görüntü kirliliğini düşünün, onun yüz katı.
Kolay mı? Ülke nüfusunun yaklaşık % 20 si bu kentte yaşıyor.
İstanbul’a doğru yola çıkmadan gazeteyi aradım, yazılarımın birkaç gün aksayabileceğini söyledim.
Hoşgörü ile karşıladılar ancak ben, günlük yazı yazmanın bir paylaşım ve alışkanlık olduğunu unutmuşum.
İstanbul’daki ikinci günün sabahı, Pavlov’un şartlı refleksi ile bir de baktım yazı yazıyorum.
Gözüm, kulağım yine yaşadığım Gaziantep’te.
***
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü TRT 2 de, Mitat Bereket’in konuğuydum.
GTO’nun yeni yönetim kurulu üyesi Hülya Akaya, GAGİAD Başkanı Yaşar Erturhan ve ben Gaziantep’i konuştuk, 29 mart yerel seçimlerini tartıştık.
Mizar’lı Aşık Mehmet de biri uzun hava 2 türküyle programa renk kattı.
Programın sunucusu Mitat Bereket, salonda bulunan ve gençlikle ilgili çeşitli sivil toplum örgütü üyeleri olan gençlerin görüşlerini aldı.
Bu gençlerin, tutarlı görüşler sergilemeleri gelecek için umutlandırdı beni.
Hele birinin, AKP’li ve CHP’li Anakent belediye başkan adaylarıyla görüşmek için randevu aldıklarını ancak daha sonra “adayların yoğunluğu” bahane edilerek randevunun iptal edildiğini, kısacası görüşemediklerini söylemesine en az o gençler kadar üzüldüm, içim burkuldu.
Gençler bir şeyler yapmak, ülkelerine ve kentlerine yararlı olmak için çırpınıyorlar, onları gören, görüşen, dinleyen yok…
Haydi bu gençlere politikayı, politikacıyı sevdirin sevdirebilirseniz.
Gözüm, kulağım Gaziantep’te dedim ya…
Uzakta da olsam, yazılarımı bir iki gün aksatsam da yazmayı sürdüreceğim.
Hani yazmanın bir tür paylaşım olduğunu söylemiştim ya.
Alışkanlığı da cabası.
Yazmayınca kendimde bir eksiklik hissediyorum çünkü…
|