Rahmetli babam, bu cennet ülkeye 36 yıl imam - hatip olarak hizmet etti.
Ne öğrendiysek ondan öğrendik.
Dürüst, aydın bir din adamıydı.
1950 li yıllarda mahallemizin muhtarıydı.
Adına “Marşal Yardımı” denen, Amerika’nın gönderdiği süttozu, yağ ve peynirleri muhtarlara teslim ettiler.
Babam, kendi cebinden bir terazi aldı, eve getirdi, mahallemizde yaşayan herkesin, her evde kaç kişi yaşadığını listeledi ve her aileye nüfusuna göre tartarak bu Amerikan yardımı yağ, süttozu ve peyniri dağıttı.
Bu arada annem, “bunda bizim hakkımız yok mu? Bizim de çocuklarımız var, bize düşeni de ver” diye serzenişte bulundu.
Babam hiç ödün vermeden; “ilkin mahalle bitecek” dedi ve bize o süttozundan, peynirden, yağdan yedirmedi.
Tümünü mahalle sakinlerine dağıttı.
“Sağ elin verdiğini sol el duymayacak” anlayışıyla hareket etmişti.
Bu Amerikan yardımlarını da hep gün battıktan sonra dağıttı.
Günümüze baktığımızda, yardım yapmanın çivisinin çıktığını görüyoruz.
Geçtiğimiz gün engelliler günüydü.
Belediyelerimizden mesaj üstüne mesaj geldi.
Başkan, engelliler için tekerlekli sandalye dağıtacakmış.
Yardımın davul – zurnayla yapılmadığı kaldı.
Engellilere tekerlekli sandalye dağıtacaksan, ihtiyacı olanları tespit et, elemanlarına talimat ver, bu yardımı evlerine götürüp versinler.
Yok, olur mu öyle şey?
Başkanlar bizzat vermeliler.
Hem de basın yayın organlarına haber uçurarak.
Ve benim sevgili meslektaşlarım da bu haberlere koştura koştura gidip, haber yapıp gazetelerine, televizyonlarına ulaştırmalılar.
Özellikle Aleviler için kutsal olan Muharrem ayındayız.
Belediye başkanları aşure kaynatmaya ve elleriyle dağıtmaya başladılar.
Bu aşure dağıtımı bizzat başkanların eliyle hala sürüyor.
Günahı, sevabı, helali, haramı unutmuş demeyelim de unutturulmaya çalışılan bir topluma ne versen alıyor kardeşim.
Herkes halinden memnun.
Engelli, törenle tekerlekli sandalyesini alıyor, memnun.
Sokakta gezen, bizzat başkanın elinden aşure yiyor, memnun.
Hani yardımı veren sağ elden sol elin haberi olmayacaktı.
Daha ilginç bir şey anlatayım;
Hani belediyelerin basın büroları var ya!
Bu basın büroları belediyeyle ilgili haberleri basın – yayın organlarına hazır haber olarak yolluyorlar ya!
Başkanın Cuma namazını hangi camide kılacağı ya da kıldığı bile haber oldu.
Yardım işi böyleleşti.
Habercilik de aynenleşti.
Daha ne deyim?...
|