“Son pişmanlık kar etmez” diye bir özdeyişimiz var.
Pişmanlığın ilki, sonu olur mu bilemiyorum.
İlk de olsa son da olsa pişmanlık pişmanlıktır…
Geçtiğimiz gün, bir televizyon kanalında, Enver Aysever’in sunduğu “Aykırı Sorular” programını izliyorum.
Programın konuğu, AKP eski milletvekili, o dönem İnsan Hakları Komisyonu başkanı olan Prof. Zafer Üskül.
Zafer Hoca, milletvekili olmadan önce, televizyonlarda benim de ilgimi çeken ve keyifle izlediğim tartışma programlarına daha sık katılırdı.
Uzunca bir zamandır onu ekranlarda göremiyorduk.
Zafer Üskül’ü “Aykırı Sorular” da görünce dikkatle izlemeye başladım ve pişmanlık o sırada aklıma geldi.
Hoca “inandığım doğrultuda görevimi sürdürdüm” diyorsa da bir pişmanlık sezdim.
Sosyaldemokrat olduğunu söyleyen Prof. Üskül’ün, AKP’den gelen bir öneri üzerine bu partiden milletvekili olmasını yadırgamadım diyemem.
Hoca kırk dereden su getirse de pişmanlığını gizleyemedi bana göre.
Enver Aysever’in aykırı sorularına yanıt verirken, bir çok olayda adil yargılama olmadığını söyleyen Üskül Hoca’nın , milletvekilliği sırasında bu konuya ilişkin bir söylemi olduğunu da anımsamıyorum.
Başkanlık sistemi ile ilgili düşüncesi sorulunca, “seçilmiş sultanlıktır” yanıtı veren AKP eski milletvekili Üskül, bu konuyu milletvekilliği sırasında bu biçimde dillendirebilir miydi?
Bilemiyorum.
Kuvvetler ayrılığının tek elde toplanmasını “mutlak monarşi” olarak açıklaması, onun sosyaldemokrat düşüncede biri olduğuna inandırdı beni ancak pişmanlığını örtmeye yetmedi.
Yetmez ama evetçi olduğunu söylemesi de normaldi.
AKP’ye girdiğine pişman olmadığını söyledi ama “bugün yine bir öneri gelse biraz düşünürüm” demesini, pişmanlık olarak algıladım.
Üniversiteye dönmüş olmaktan çok memnun ve mutlu olduğunu vurgulayan Prof. Zafer Üskül, sanki pişmanlığını haykırdı.
Zamanlama açısından demiri tavında dövmek gerekse de her şeye karşın, doğruları söylediğine inandım…
|