Bir rüya gördüm.
Kan – ter içinde uyandım.
Şoktan kurtulamamışım, çığlık atıyorum.
Kendime geldim, “tüh be, rüyaymış” diyebildim.
Gördüğüm rüyayı anlatayım;
Kamil Ocak Stadyumu’nun yeri, heykellerle süslü geniş bir meydan olmuş.
Çevresine çeşitli kültür merkezleri yapılmış.
Sergi salonları, tiyatrolar, konferans salonları sıralanmış.
Her taraf cıvıl cıvıl insanla dolu.
Trafik o kadar düzenli akıyor ki…
Bir yaya, ayağını yola attığında akan o trafik zınk diye duruyor, sürücüler o yayanın karşı kaldırıma geçmesini bekliyor.
Art arda çalan korna sesi yok, küfür yok, “dağdan mı geldin ayı” diye bağıran yok.
Yanağımda bir sivilce çıkmış, hastaneye gidiyorum.
Doktorlar, hemşireler, yardımcı sağlık elemanları beni kapıda karşılıyorlar.
Hastanede benden başka bir hasta daha var.
Onun da alnına sinek konmuş, doktora kışlatmak için gelmiş.,
Bir kişi de ziyaretçiymiş.
Kan – ter içinde uyandım dedim ya!
Yeniden uyudum, rüya kaldığı yerden yine başladı.
Yollar, kavşaklar kaymak gibi asfalt.
Kırmızı ışıkta geçen ne dolmuş ne otobüs ne de özel otomobil var.
Herkes birbirine saygılı.
Herkes birbirine “lütfen” diyor.
Önümdeki araç, dalgınlıktan olsa gerek, öndeki araca hafifçe değiyor.
İki araç da duruyor, birbirlerine sarılarak “geçmiş olsun” diyorlar.
Diğer araç sürücüleri de durup, “yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye soruyorlar.
O sırada bir trafik aracı geliyor, inen polis memurları, araç sürücülerinin ellerini sıkarak geçmiş olsun dileğinde bulunuyorlar.
Araçlarda zaten herhangi bir hasar yok.
Herkes aracına binip yoluna devam ediyor.
İstasyon Caddesi’ne yeni açılmış içkili bir lokantanın önünden geçiyorum.
İçerde AKP, CHP, MHP, BDP, İP, SP il başkanları oturmuş, memleket meselelerini tartışıyorlar.
Akşam haberlerini izlemek için televizyonu açıyorum, Başbakan, Bahçeli’nin doğum gününü kutlamak için pasta yaptırıp göndermiş.
Kılıçdaroğlu Başbakana gül, Başbakan Kılıçdaroğlu’na çiçek demeti yollamış.
Gözlerim fal taşı gibi açılıyor haberleri izlerken.
Bağırarak uyanıyorum.
Kan – ter içinde kalmışım.
Kendime gelince, “ne güzel insanlarımız var, ne güzel yöneticilerimiz var, bize nazar mı değdi?” diye hayıflanıyorum.
Başta söylemiştim ya!
Rüya işte.
Beni hayretler ve kan – ter içinde bırakan bir rüya.
Hani pek alışık değiliz ya!
Kan – ter içinde bağırarak uyanmam ondan olsa gerek…
|