Doğru adam yanlış yapmaz…
Hani bir sürü laf var, “hatasız kul olmaz”, “beşer şaşar” falan filan diye.
Yine de ben iddia ediyorum, doğru adam yanlış yapmaz.
Şimdi bu laflar da nereden çıktı diyeceksiniz.
Bakın, gazeteciler için “yıpranma” diye bir ayrıcalık vardı.
Bu yıpranmayı kim kaldırdı?
Şu anda iktidarda bulunan hükümet kaldırdı.
2008 yılında kaldırılan bu “yıpranma” konusu, 2013 yılında neden geri getirildi?
Yapılan yanlış mı anlaşıldı?
Birileri hükümeti ikna mı etti?
Basın meslek kuruluşları konunun üstüne mi gitti?
Bunların hiç birine evet diyemeyiz.
Bir de baktılar ki, milletvekilleri çok ama çok yıpranıyor(!), ne yapalım diye düşündüler, basın masın umurlarında bile değilken, “gelin gazeteciler hakkındaki şu yıpranma konusunu yeniden gündeme getirelim” dediler.
Ve getirdiler.
Gazetecilerin ellerinden aldıkları yıpranma konusuna, milletvekillerini de katarak yeniden yasalaştırdılar.
Gazeteciler artık yıpranma ayrıcalığına yeniden kavuşturulmuştu.
Yani mesleği gazetecilik olan birinin, çalıştığı 12 ay 16 ay olarak kabul edilecekti.
Ve gazeteci erken emekli olacaktı.
Çünkü yıpranıyordu.
24 saat çalışmak durumunda olan 3 meslek gurubu vardır.
Doktorlar, polisler ve gazeteciler.
Gecenin saat üçünde, evinizde biri hasta olsa, kapı komşunuz ya da bitişik apartmandaki bir doktoru yatağından kaldırarak, hastanıza bakmasını istersiniz.
Doktor, uykudan uyandırılmış olsa da Hipokrat yeminine sadık kalarak gelip hastanıza bakmakla sorumludur.
Polise gelince, yasasında zaten var.
Yasa, “polis 24 saat polistir” der.
Ancak bir polis, bir olaya müdahale ettiğinde ve konu mahkemeye yansıdığında, yargıcın il soracağı sorular, “polis o anda görevli miydi? Müdahale ettiği olay, polisin görev alanı içinde miydi?”
Hani polis 24 saat polisti…
Vilayette, emniyette, belediyelerde, partilerde, o kentte çalışan tüm gazetecilerin telefon numaraları vardır.
Bir bakan geldiğinde, bir olay olduğunda hemen gazeteci aranır.
Gazeteci, eğer gerçekten bir gazeteci ise, konuyu ve haberi atlamamak için saat kaç olursa olsun sıcak yatağından kalkar ve haber uğruna koşuşturur.
Milletvekiline gelince;
Onlar çok ama çok yıpranıyorlar(!).
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu şu günlerde, milletvekilinin çektiği sıkıntıları kimseler çekmiyor(!).
Ne doktorlar ne gazeteciler ne diğer meslek mensupları.
Bir gün milletvekilliği yapan bile emekliliği hak etmeli ve ömür boyu maaşa bağlanmalıdır.
Asgari ücret onları kesmez, en yüksek ücretten emekliye ayrılırken maaşları da 15 – 20 bin liradan aşağı olmamalıdır.
Çünkü bu ülkede en çok yıpranan(!) onlar değil midir?...
Bu arada gazetecilere de sus payı gibi yeniden verilen, yıpranma hakkı hayırlı uğurlu olsun.
Siz yeter ki susun…
|